Bekâr yıllarımda bir erkekle tanışma amaçlı bir buluşmaya çıkmışsam, ikinci randevuya gitmeden önce bir kahve içme bahanesiyle onun yaşadığı ortamı gündüz gözüyle görmek isterdim. Baktığım ilk şey evinde bitki olup olmadığı ve kütüphanesi olurdu. Bu iki şey onunla ilgili birçok veriyi bana sunuyordu. Bitkiler, onun yaşam enerjisiyle ilgili, kütüphane ise düşünce dünyası hakkında fikir veriyordu. Kütüphanesi ve bitkileri yoksa ikinci randevuya da gerek yoktu. Kahve için teşekkürler. Bay bay.

Aslında aynı gözlemi kadın arkadaş adaylarımda da yaptığımı fark etmiştim daha sonra. Hakikaten arkadaş olmak istediğiniz kişi ister erkek ister kadın olsun fark etmez. Sizin frekansınız ve değerleriniz ile uyumlu mu?

Bir kız arkadaşımla birlikte, bir şey bırakmak üzere arkadaşımın erkek kardeşinin evine uğramıştık. Kardeşi yakışıklı ve iş hayatında başarılı bir adamdı. İlk izlenimim soğuk bir insan olduğuydu.

Evin salonunun plastik bitkilerle dolu olması dikkatimi çekmişti. “Neden hiç canlı bitkin yok?” diye sorduğumda evine aldığı canlı bitkilerin kısa zamanda öldüğünü söyledi. Plastik bitkileri de dekorasyon amaçlı kullanıyordu. Kız arkadaşım, kardeşinin “çok güzel” kadın takıntısı olduğunu söyledi. Model tipli kadınları beğeniyormuş ama nedense ilişkilerini sürdüremiyormuş.

Güzel kadınları da kendisini “iyi” gösterecek dekorasyon aracı olarak görüyordu besbelli.
Kadınları nesne olarak gören bir kişi ilişki yaşayabilir ya da sürdürebilir mi? Nitekim ilk etapta yakışıklılığına ve işteki başarısına kapılan kadınlarla yaşadığı ilişkilerin hepsi, tıpkı bitkiler gibi kısa zamanda ölmüştü. Bitkiler de insanlar da sevgisiz ortamlarda yaşayamıyor, çiçek açamıyor.

Siz hiç içinde tek bir canlı bitkisi olmayan bir eve gittiniz mi? Ya da ofise? Ne kadar cansız yerler oluyor değil mi? O evde yaşayan, o kurumda çalışan kişiler de öyle oluyor. Sırf sol beyinle düşünen robotik kişiler ve enerjisiz kurumlar. Kişi hasbelkader böyle bir ofiste çalışıyorsa da hayatından ve mesleğinden doyum aldığını söyleyemeyiz.

Kimi insan evine bitki alsa bile o bitki ölüyor. Kimi insanın da “yeşil parmağı” var. “Yeşil parmaklı” insanlar “bitkisel hayatta” olan bir bitkiyi bile yaşama döndürebiliyor. Her şey YAŞAM ENERJİSİ. Her şey SEVGİ.

Bir insanın enerji boyutunu, hayvanlarla ya da insanlarla değil, bitkilerle kurduğu ilişkilerden anlayabilirsiniz. Bitkiler doğanın elemental ruhlarını taşıyor.

Örneğin; bitkilerle ilişkisi iyi olan bir insanın, insanlarla ilişkileri sağlıksız bile olsa bu insandan kimseye zarar gelmez. Yaşadığı yaşam tecrübelerini hazmedememenin sonucu ya da özsaygısı düşük olduğu için insanlarla ilişkisi zor veya zorlayıcı olabilir. Egosu yüksek bir insan da olabilir. Kendisini yalnızlığa mahkûm etmiş bir insan da olabilir. Ama o aslında güvenilir bir insandır. “Yeşil parmaklı” kişilerin tüm canlılara karşı merhametli olduklarını söyleyebilirim. Bitkiler kişinin özünün yaydığı titreşime yanıt verir.

Evinde hayvan besleyen ama insanlarla ilişkileri kötü her insan için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. “Ben insanları değil, hayvanları seviyorum” diyen kişi, aslında sevgi yoksunu kişidir. Kendisini evinde beslediği hayvanın “sahibi” olarak görür, kendine tabi olan bir canlı üzerinde ucuz yolla “efendiliği” ele geçirdiğini sanır. Bu tür kişiler insanların “sahibi” olamadıkları için genellikle insanlardan uzak kalırlar ve kimseyle yakın ilişkiler kuramazlar. Hayvanlara duyduğu “sevgi” aslında açlığını çektiği dostluk ihtiyacını hayvanlar aracılığıyla ikame etme ve yalnızlığını giderme çabasıdır. (Nasılsa hayvanlar ona kazık atmaz ve otoritesini sarsmaz.)

Bu arada, evinde bitki yetiştiremeyen, bitkileri ölen biri de evinde hayvan beslememelidir. Muhtemelen o hayvana da iyi davranmayacaktır, şefkat gösteremeyecektir.

“İnsanı severim, hayvan sevmem” diyenlere gelince, bu kişilerin insan ilişkileri çıkarlar üzerine kuruludur. Köklerine inersek bu tür kişiler de sevgisiz insanlardır. Bütünü değil, kendilerini düşünürler.

Hayvanı sevmek, ille de onu evinde beslemek değildir. Sokağa, camının önüne koyacağın su ve yiyeceklerle de hayvanları besleyebilirsin. Yolda yaralı bir hayvan görürsen onu veterinere götürebilirsin. Sevip okşayabilirsin. Onları koruyup kollayabilirsin.

Hayvanlara kötü davrananların insanlığından şüphe duyarım. Şiddet şiddettir. İster insana ister hayvana yönelik olsun, kötü davranan, şiddet uygulayan kişi insanlıktan nasibini almamış kişidir.

Bir de insanı da hayvanı da bitkiyi de seven insanlar var. İşte onlar kendileriyle ve hayatla barışık MUTLU İNSANLAR!

Sevgiyle hoşça olun.

Nil Gün

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/yesil-parmakli-misiniz/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/yesil-parmakli-misiniz/" data-text="Yeşil Parmaklı Mısınız?" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/yesil-parmakli-misiniz/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img decoding="async" class="alignleft wp-image-3760 size-thumbnail" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2018/02/JW0rM3p-150x150.jpeg" alt="" width="150" height="150" />1952 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okudu.<br /> 1972 yılında gittiği Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde on dört yıl sürekli, on iki yıl da aralıklarla yaşadı. Kaliforniya’da alternatif sağlık, alternatif eğitim, insan potansiyeli ve hümanistik psikoloji alanlarında eğitim gördü.<br /> Zihin Bilimi, Hipnoterapi, Reiki, Rebirthing, NLP ve kinesiyoloji eğitimleri aldı. California Jaycee’s organizasyonunda uzun yıllar bireysel gelişim alanında hizmet verdi. Sorunlu çocukların gittiği okullarda gönüllü çalıştı.<br /> International Council for Self-Esteem Türkiye temsilcisidir.<br /> Türkiye’de ilk kez 1993 yılında hipnoterapi yöntemiyle ağrısız ve ilaçsız, suda doğum yaptırdı.<br /> Basın dünyasında birçok dergide ve Güneş gazetesinde araştırmacı gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı. Dört yıl Bilar ve Bilsak’ta haftalık konferanslar verdi. Değişik radyolarda (Enerji FM, Show Radyo, Best FM ve Radyo TRT1) Kuraldışı ve Ötesi adlı psikoloji ve bireysel gelişim eksenli programlar hazırlayıp sundu. TGRT’de hafta içi her gün, Nil Gün ile Yeni Bir Gün adıyla bir sohbet programı yaptı. Radikal gazetesinde psikoloji ağırlıklı dizi yazıları yayımlandı.<br /> Cine-5 kanalında Çekim Yasası programını hazırlayıp sundu. (2007)<br /> Amerika’da 1981, Türkiye’de 1989 yılından beri, bireysel ve kurumsal workshop çalışmaları yapıyor.<br /> Bireysel gelişim kavramının Türkiye’ye girmesinde ve birçok yayınevine yaptığı danışmanlıkla bu alandaki yayınların tanınmasında öncü oldu. Ayrıca uzun yıllardır ideali olan, okullara Özsaygı (Self-Esteem) derslerinin girmesi için ilk adımı attı ve özel bir okulda Özsaygı dersleri vermeye başladı.<br /> Çok sayıda kitabı, çevirisi; hipnomeditasyon, zihin programlaması, motivasyon ve çocuk eğitimi CD’si vardır. Ayrıca Bütünsel Kinesiyoloji alanında yaptığı çalışmaları içeren, Bedenin Bilgeliği adında kapsamlı bir DVD çıkarttı.<br /> Öncelikli hedefi, Bütünsel Kinesiyoloji (PiKi) eğitmenleri ve danışmanlar yetiştirerek eğitim, sağlık ve iş hayatı alanlarında topluma yararlı olmaktır.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This