Artık şundan eminim ki; İnsanı yorgun kılan gerçek neden, hedeflerinin yeterince doğru ya da önemli olmaması.

Çünkü hedefinin senin için önemi büyüdükçe, defalarca yenilsen de, bu kadar mücadelenin ardından erişeceğin şey her neyse, sana yaşatacağı tahmini mutluluk aklına gelince, olay bitmiştir. Her yıkıldığında ayağa kalkmanı sağlayan işte budur.

Şöyle bir düşündüm de, şayet böyle bir etki-tepki durumu olmasaydı, insanoğlunun hedeflerine giden yollarda yaptığı yolculukları, hep yarım kalırdı. Hiçbir başarı ve mutluluk hikayesi olmazdı. Yıkılan, yıkıldığı yerde kalırdı. Bunun içindir ki hedeflediğimiz şey her neyse, onun gerçekten doğru, gerçekleşebilir ve bize uygun olması önemli.

Kötü bir sese sahip olup, assolist olmayı hedeflemek nasıl olurdu sizce? Bir gün billur sesli biri olamayacağını bile bile, hedefine doğru ne derece güçlü ve kararlı ilerleyebilirdi insan? Yıkıldığı, yıldığı anlarda düşünüp, güç alabileceği bir vuslat anı olmadan, nasıl ayağa kalkabilirdi.

Bir de madalyonun öteki yüzü var tabii ki? Kaybedilmiş edinimler de ne derece büyükse, onlara tekrar kavuşmak için verilen mücadele de, o derece hırpalayıcı ve deli dolu olabiliyor. Hatta değerlerinden bile vazgeçme aşamasına gelinebiliyor. Bu tür durumları en hasarsız atlatmanın yolu, -elbette ilk önce hayata hazır olarak- çok geç olmadan gerçek dostluklar ve sıkı aile bağlarına sahip olmak. Yani iş dönüp dolaşıp normal insan olmaya geliyor işte.

Gelişen dünyaya ayak uydurmak uğruna geleneklerinden kopmadan, emek vermekten kaçınmadan yaşamak, normal bir insan olmamız için büyük katkı sağlayacaktır. Maalesef bunları yapmadan, yalnız kalmanın önüne geçemiyoruz. Çok yalın bir Atasözü var bu konuda; “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” der. Sevdiğinizi söylediğiniz, ve sorumlu olduğunuz kişiler açısından bu sözü değerlendirince,  yeterince ilgi ve emek vermezseniz, onlarla aranıza dağlar kadar mesafe girebilir sonucuna varırsınız.

Bir arkadaşım imkansız bir aşk uğruna o kadar üzüldü ve öyle çok kereler yıkıldı ki, hepsinde daha kötü hale geldi. Her yeni hali, bir öncekinden beş beterdi. Çünkü ufukta kazanılacak bir zafer yoktu. Gücü tükendikçe tükendi. Ve dediğim gibi, yolun hiçbir yerinde kazanılacak bir zafer olmayınca, o güçsüz hali hep artarak devam etti. Sonunda ne olduğunu, ne yaptığını söylemek istemiyorum ama, ben, ne yapmamam gerektiğini arkadaşımda, çok açık gördüm.

Hedeflerim var benim. Ütopik olmayan, beni mutlu edebilecek, başkalarını mutsuz etmeyecek, düşündüğümde beni daha güçlü kılan, doğru olduğunu kalbimin derinliklerinde hissettiğim hedefler bunlar. Yaşamak için onlara ihtiyacım var. Bunun için onlara sıkı sıkı bağlıyım ve peşlerinden gitmeye devam ediyorum. Beni ben yaptıkları için onlara minnettarım. Ve çok şükür, birgün yanlış bir şey hedeflersem de, yolumdan dönmemi sağlayacak yaşanmışlıklarım da var.

Bakalım, yaşamım boyunca kazandığım kaç zaferim olacak? 

Share This