Gerçekten de yuh artık! Bu kadar da aciz olur mu insan? Hani kapatmıştın düğmelerini, hani öfkeni sağlıklı dışavurumlarla ehlileştirmiştin? Şimdi nedir bu patlamalar? Nerden çıktı bu kükremeler, sesini sebepli sebepsiz yükseltmeler? Yoksa açıkta düğmen mi kalmış? Yoksa yeniden mi açtın kapattıklarını? Hayır, “sarkaç” lafına sığınma. Başaramadın işte. Kapanmıyor işte düğmeler. E ama ben de insanım. Bu kadar da çok gelinir mi insanın üstüne? Bu kadar acımasızca basılır mı nasırının üstüne defalarca? Hepsi, O’nun suçu. Ben elimden geleni yapıyorum. O sözünü tutmuyor. “Kuraldışı” çapasını hatırlatmıyor bana, benim ses tonumun oktavınca. Es, nefes tamam da çapa eksik. Yardıma ihtiyacım var. Bana “Kuraldışı” çapasını haykıracak bir iç ses örneğin. Ya da PiKi’yi çapanın önüne mi koysam? Neden olmasın?
Hadi tekrar hatırlayalım; O’nu seçen benim, O’nu mükemmelleştirmek benim seçimim, O’na öfkelenmeyi seçen benim. Bunun sorumluluğuyla, B planına geçiyorum.
Yeni formül, iki nokta üst üste, ES, NEFES, PİKİ, ÇAPA. Ya nasip çıktım yine yola.