Sen şanslı bir insan mısın? Yoksa kendini şanssız olarak mı tanımlıyorsun? Bu yazıyı oku ve karar ver. Belki sahip olduklarına şükran duymaya başlarsın.

Donella Meadows’un yazdığı ve daha sonra anonim olarak dünyaya yayılan “Dünya Yüz Kişiden İbaret Olsaydı” yazısı yıllar boyunca birçok insanın e-posta kutusuna düşmüştür.

Ben de anonim olduğunu sanarak bundan on yıl önce tercüme edip köşemde yayımlamıştım. Şimdi bu yazıyı güncelliyerek yeni bilgilerin ışığında yeniden yazma, düşünme ve harekete geçme zamanı. Bilinç sıçraması dönemindeyiz.

2011 itibariyle yedi milyara yaklaşan dünya nüfusunu yüz kişiye indirgeyelim.

Bu dünya yüz kişilik bir köy olsaydı:

Bu köyde elli iki kadın kırk sekiz erkek yaşayacaktı. Elli iki kadından elli biri erkeklerden fiziksel/cinsel/sözel/duygusal şiddet görecekti. On üç kadın ise ensest ilişkiye zorlanacaktı.

Kırk sekiz erkekten sekizi çocukluk döneminde diğer erkekler tarafından cinsel tacize/tecavüze uğrayacak, ensest ilişkiye maruz kalacaktı.

Bu köyde seksen dokuz heteroseksüel, on bir homoseksüel yaşayacaktı. Eşcinseller suçluluk duygusu ve suçlanma/şiddet görme fırtınası içinde bir yaşam sürmeye çalışacaktı.

İnanç dağılımı konusunda otuz üç Hıristiyan, yirmi bir Müslüman, bir Yahudi, on dört Hindu, altı Budist, altı Şamanist ve üç de diğer dinlere mensup kişi olacaktı. On altı kişi ise kendisini hümanist, agnostik ve ateist olarak tanımlayarak hiçbir dine mensup olmayacaktı.

Köyün total geliri yılda üç bin lira olsaydı bu paranın 181 lirası silahlara ve savaşa, 159 lirası eğitime, 132 lirası sağlık harcamalarına gidecek ve kalan 2528 lira (aslan payı altı kişiye olmak üzere) yirmi kişinin cebine girecekti.

Aslan payını alan bu altı kişi toplam gelirin yüzde elli dokuzuna sahip olacaktı ve hepsi de ABD’li olacaktı. (Paraya tapılan dünyada ABD düdüğü çalıyor).

Bu köyde yedi kişinin otomobili olacaktı. Bazılarının ise birden fazla arabası olacaktı.

Neredeyse köyün yarısı yani kırk sekiz kişi, saldırı, hapis, işkence ve ölüm korkusuyla yaşıyor olacaktı.

Şimdi bu köyün başka gerçekleri:

Bu köyde;

Seksen kişi standart altı barınaklarda ve yirmi beş kişi altı bin yıl öncesinin koşullarında yaşıyor.

Altmış yedi kişinin okuma yazması yok.

On iki kişi engelli.

Elli kişi kötü ve yetersiz besleniyor.

On dört kişi gece yatağa aç giriyor.

Otuz üç kişi temiz içme suyuna ulaşamıyor.

Bu köyde böylesine adaletsiz yaşam koşulları içinde barış olması mümkün mü? Akıl dışı, yürek dışı, vicdan dışı ruhsuz bir dünya.

Bu köyün nükleer gücü dünyayı birçok kez yok edecek kapasitede. Bu gücü elinde tutan insan sayısı ise köydeki altı kişi. Geri kalan doksan dört kişi ise bu altı kişinin birbiriyle anlaşıp anlaşamayacağını endişeyle izleyerek başlarına gelebilecekleri çaresizce bekliyor. Ama nükleer silahla, ama bu silahların yapıldığı materyallerin tehlikeli radyoaktif etkileriyle. Bu altı kişinin ürettiği GDO’lu gıdalarla, aşılarla, sezaryen ve suni döllenme piyasası ile. Bu kolaylıklara (!) ne bedel ödediğini bilmiyor insanlık ailesinin üyeleri.

Gıdayı ve üreme biçimini kontrol eden dünyayı yönetir.

Evet, bu cennet dünyada çoğu insan cehennem hayatı yaşıyor. Kendi yarattığı cehennemde yaşıyor. Bu da insanlığın kolektif bilinç seviyesinin ne kadar düşük olduğunun göstergesi.
Köleler efendileri yaratıyor.

Bu köyün durumu içler acısı. Bu gezegeni paylaştığımız insanlarla ilgili ne biliyoruz? Onlarla ne kadar ilgileniyoruz? İlgimizi nasıl gösteriyoruz? Küresel vatandaş olmanın anlamını ne kadar kavrıyoruz? Ne kadar bencilce yaşıyoruz? Bu yüz kişiyi tanısaydık tutumumuz ne olurdu? Yüz kişi değil de yedi milyar olmaları mı bizi duyarsız kılıyor yanımızda yaşayan diğer insanlara?

Şimdi neleri neleri kendine dert eden sana gelelim.

Eğer başını sokacak evin, buzdolabın ve üzerine, değiştirerek giyebileceğin iki giysinle ayakkabıların varsa bu köyde yaşayan yetmiş beş kişiden daha zenginsin.

Bankada ve cüzdanında biraz paran varsa köyün en zengin sekiz kişisi arasındasın. (Yani sen ve ben bu köydeki en zengin altı kişinin ardından en zengin yedinci ve sekizinci kişileriz).

Bu yazıyı internetten okuyorsan yüz kişilik dünyanın çok şanslı kişileri arasındasın. Yani bilgisayarın var ve okuma yazma biliyorsun.

Şanslısın. Sahip olduklarının değerini bil ve senin kadar şanslı olmayanlara daha iyi bir dünya yaratmak için elinden geleni yap.

Olanı olduğu gibi görebilmek, anlayış, eğitim ve bilinci yükseltmek şart. Aslında bu dünyada son kişi özgür olmadan hiçbirimiz gerçekte özgür olamayız. Çünkü hepimiz BİR’iz.

Sevgiyle hoşça olun.

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/yuz-kisilik-dunyada-senin-konumun-ne/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/yuz-kisilik-dunyada-senin-konumun-ne/" data-text="Yüz Kişilik Dünyada Senin Konumun Ne?" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/yuz-kisilik-dunyada-senin-konumun-ne/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img decoding="async" class="alignleft wp-image-3760 size-thumbnail" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2018/02/JW0rM3p-150x150.jpeg" alt="" width="150" height="150" />1952 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okudu.<br /> 1972 yılında gittiği Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde on dört yıl sürekli, on iki yıl da aralıklarla yaşadı. Kaliforniya’da alternatif sağlık, alternatif eğitim, insan potansiyeli ve hümanistik psikoloji alanlarında eğitim gördü.<br /> Zihin Bilimi, Hipnoterapi, Reiki, Rebirthing, NLP ve kinesiyoloji eğitimleri aldı. California Jaycee’s organizasyonunda uzun yıllar bireysel gelişim alanında hizmet verdi. Sorunlu çocukların gittiği okullarda gönüllü çalıştı.<br /> International Council for Self-Esteem Türkiye temsilcisidir.<br /> Türkiye’de ilk kez 1993 yılında hipnoterapi yöntemiyle ağrısız ve ilaçsız, suda doğum yaptırdı.<br /> Basın dünyasında birçok dergide ve Güneş gazetesinde araştırmacı gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı. Dört yıl Bilar ve Bilsak’ta haftalık konferanslar verdi. Değişik radyolarda (Enerji FM, Show Radyo, Best FM ve Radyo TRT1) Kuraldışı ve Ötesi adlı psikoloji ve bireysel gelişim eksenli programlar hazırlayıp sundu. TGRT’de hafta içi her gün, Nil Gün ile Yeni Bir Gün adıyla bir sohbet programı yaptı. Radikal gazetesinde psikoloji ağırlıklı dizi yazıları yayımlandı.<br /> Cine-5 kanalında Çekim Yasası programını hazırlayıp sundu. (2007)<br /> Amerika’da 1981, Türkiye’de 1989 yılından beri, bireysel ve kurumsal workshop çalışmaları yapıyor.<br /> Bireysel gelişim kavramının Türkiye’ye girmesinde ve birçok yayınevine yaptığı danışmanlıkla bu alandaki yayınların tanınmasında öncü oldu. Ayrıca uzun yıllardır ideali olan, okullara Özsaygı (Self-Esteem) derslerinin girmesi için ilk adımı attı ve özel bir okulda Özsaygı dersleri vermeye başladı.<br /> Çok sayıda kitabı, çevirisi; hipnomeditasyon, zihin programlaması, motivasyon ve çocuk eğitimi CD’si vardır. Ayrıca Bütünsel Kinesiyoloji alanında yaptığı çalışmaları içeren, Bedenin Bilgeliği adında kapsamlı bir DVD çıkarttı.<br /> Öncelikli hedefi, Bütünsel Kinesiyoloji (PiKi) eğitmenleri ve danışmanlar yetiştirerek eğitim, sağlık ve iş hayatı alanlarında topluma yararlı olmaktır.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This