Zamana karşı yarışıyoruz sanırım. Ya da bulunduğumuz  “an”da raksetmek varken, biz onunla yarışmayı seçiyoruz. Ya zaman galip gelecek bu durumda ya da biz!

İçinizde “zamanım yetmiyor” demeyeniniz var mı?
Varsa eğer kutluyorum çünkü  “an”da olabilmenin dayanılmaz hafifliğini yaşayan nadir insanlardır onlar.

Çoğunluğumuz zamanı kullanmak yerine harcıyoruz galiba?

Zamansız işler
Zamansız aşklar
Zamansız gelen ölümler
Zamana karşı yaşanan ilişkiler
Zamansız ayrılıklar vs. vs.

Ne kadar önemli değil mi zamana yüklediğimiz anlam. Ona sığınıyoruz(evet sığındığımız diyorum çünkü kaçmak için en iyi bahanemizdir zaman).

Zaman zaman yaşanan mutluluklar
Zamanı gelmeyen o güzel günler
Zamanı geçmiş mis kokulu aşklar
Zamana dair yazılan şarkılar vs.

Ahh ahh, dedirten iç geçirişlerinde de, umutla bekleyişte de hep zaman var.

Sözlük anlamına baktığımızda bir sürü açıklama görüyoruz  zamana dair. Birisi de “belirlenmiş olan an” dır.

Kim belirliyor o “an”ı?

An’da olamadığımızda zamana mı sığınıyoruz yoksa?
Kaçış yolumuz mu bu zaman denilen şey?

Genellikle geçmişte ya da gelecekte yaşadığımız için, zamana yüklenen anlam da büyük ölçüde olumsuz oluyor.

Bir insan neden ya geçmişte ya da gelecekte yaşar?

An’da olabilmenin sorumluluğu, insanın kendisine aittir çünkü. Yani sorumlu daima bendir. Her “an”ını dolu dolu yaşayabilen bir insanın zamanla problemi olur mu?

Sorun varsa o “an”da çözüme dair arayışlar başlar, mutluluk o “an”da paylaşılır, yas varsa tutulacak, o “an”da geçilir acının içinden ve hafifler insan. Tüy gibi hafifler…

Risk alabilen insandır doğru zamanın tam da bu zaman olduğuna inanan.

Yaratıcılık zaman tanımaz mesela. O “an”da yaratır gerçek yaratıcılar. İlham kaynağı olarak kullanır geçmiş zamanını, geçmiş deneyimlerini ama hiçbir zaman bahane göstermez zamansızlığı.

O yüzden “ ‘Yeterli zamanım yok,’ deme… Pasteur, Michelangelo, Leonardo da Vinci’nin de günleri 24 saatti” özdeyişini her zaman hatırlayalım.

Geçmişte ya da gelecekte takılı kalmak yerine “an”ın tadını çıkaralım. Uzatalım ömrümüzü bir başka deyişle. An’da olmak ”gerçek” te olmaktır. Kısaca ”OLMAK”tır yani.

Aldığımız her nefes umuttur, yeni bir fırsattır.

Yarının son gün olacağını bilseydiniz ne yapardınız?

Her fırsatı görüp değerlendirmek üzere sevgiyle kalın.

Share This