Ya da biz mi tutup çekiyoruz yapraklarından dökülsünler diye?

Hayır!..

Gelmişse zamanı, dökülüyorlar birer birer sararan yapraklar… Ya meyveler? Dalında kıpkırmızı bir elma, yemyeşil bir incir, çizgili bir karpuz, sapsarı bir mandalin… Henüz olgunlaşmamış, yeşil bir mandalini kopardığında dalından istediğin tada ulaşabiliyor musun? Keyifle yiyebiliyor musun? Onun doğal tadını, kokusunu alabiliyor musun?

O zaman beklemelisin! Bırak olgunlaşsın! Bırak düşsün dalından!

Süreci yaşamalısın.

Mandalinin tadı değişmeyecek, sen o tadı zaten biliyorsun. Ama onun olgunlaşmasını beklerken kimbilir neler değişecek, kimbilir sen neler öğreneceksin…

Asıl öğreneceklerin süreçte, biliyorsun, hedefte değil.

Korkma, korkmadan bekle, neler öğrenebileceğini bir düşünsene!

Önemli olan süreç ama hedefin de bir işlevi var. Çünkü o mandalini yedikten sonra asla “yemeden önceki sen” olmayacaksın. Yeni bir sayfa açılacak önünde, yeniden yazmaya başlayacaksın, yine sen yazacaksın. Daha önceki mandalinlerinle karşılaştıracaksın belki, yani geri bildirim alacaksın. Daha sarı, daha sulu, daha leziz, daha ekşi ya da her neyse işte, senin için her nasılsa, zevklerin değişmişse her şey değişmiş olacak, sil baştan…

Peki bir sonraki mandalinin nasıl olsun?…

Tekrar karar verip yola çıkacaksın.

Belki de ne karar verdiğini bile bilmeyeceksin, sadece çıkacaksın yola, ama her zaman yine yeni yeniden çıkacaksın bir yola. Bu bedenin toprak olana kadar! Sonrası? Sonrasını bilmiyorum.

Enerjin kaybolmuyorsa hala, sen de bir yerlerde var olmaya devam edeceksin…

Share This