Bundan bir kaç yıl öncesi blogumda her ay sonu Z raporları yayınlardım, geçen gün eski raporlara göz atarken mayıs ayına takıldım, bundan iki yıl öncesi, mayıs demiş, gurur ve utanç diye başlık atmışım. Şimdi 2014’teyiz, başlık aynı mı? Kesinlikle! Gördüğüm döngü bir nevi geriden şimdiye doğru bakmamı gerektirdi. 2012 içeriğindeki gurur ve utanç daha küçük çaptayken, bu sene yaşananlar haddini hayli aşmış.  Tünelin ucundaki ışıkla buluşmadan önceki en karanlık an! Saplanıp durduğumuz, ucundan kıyısından tutup bırakmadığımız her şey değişim, dönüşüm adına bizi ayağa kaldırma, harekete geçirme adına daha sert ve daha dikkat çekici oluyor. En büyük temennim önce kendi yaşamımızda eriştiğimiz barış, huzur ve sevgiyi dışarıya yansıtabilmemiz. İçimizde olamadığımız ne varsa, önce onu yapmaya çalışmak, bizi her seferinde dipsiz kuyulara düşürür; içselleşmeyen, yaşanmayan her şeyin yaratılmak adına hep bir ağızdan istenmesi bu yüzden zıtlıkları getiriyor.

Biliyorum haziran sıcaklığıyla giriş yaptı, peşi sıra tatil duygusunu depreştirdi, ama kendimizle çalışmaya devam edelim. Bu ay ayna karşısında vakit geçirelim bir süre, bir sandalye çekip geçelim karşısına, hatta kendimizle buluşmak için bir randevu ayarlayalım. Karşımızda oturan, gözlerimizin içine bakan o kişiden sormasını isteyelim en temel soruyu: “Ben Kimim?” Acele etmeden,  cevapları dinleyelim. Olumlu, olumsuz her nasılsa. Dinleyin! Ben’in ardından başka bir varlıkla iletişim içinde olduğunuz bir tanımlama mı yaptınız? Öyleyse, sözünüzün üstünü çizin; o, özünüz değil. Olumlu ve olumsuz özelliklerinizin bir araya geldiğinde ortaya çıkan hikâyenize bakmasını isteyin karşınızdakinden: Olduğun sen nasılsın? Dışarıya yansıyan? Neyi istiyorum? Neyi yansıtıyorum? Niçin istiyorum? Cevaplarınızı can kulağı ile dinleyin, sevgilin olsun mu istiyorsun ya da paran? Ne için? Daha mutlu olmak? Güvence? Dışarıya bağlı her cevap, seni tekrar tekrar başa saran bir bozuk plak koleksiyoncusu yapacaktır. O yüzden izin ver tüm defolarını, kör noktalarını görmeye, yüzleşmeye, kabullenmeye ve sonra dönüşmeye. İşte o zaman değiştirmek istediğin ne varsa kelepçeler kırılacak, direnç bozulacak, kendiliğinden dönüşüm başlayacaktır. İçimizdeki hazine gözlerimizden parlayacaktır.  İçimizdeki yabani otları köklerinden temizleyerek, ekmek istediğimiz tohumlara bereketli topraklar sunalım. Bilelim ki içimizdeki dünya nasılsa dışımızda da o var.

Bol farkındalıklı, bol sorulu, bol cevaplı bir yaz olsun Haziran’a giriş. Kendimizi keşfin yolunda tadını çıkaralım her adımın, dinginliğin ve unutmayalım Nuri Pakdil’in dediğini:‘’Yaz geçmez ki içimizde bekler bir yerde.’’

Kaynak :

–       Gölgenin Sırrı – Debbie Ford -Ötesi Yayıncılık

–       Kendin Olmak – Wayne Dyer – Kuraldışı Yayıncılık

–       Dr. Halis Özerk

 

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/4947/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/4947/" data-text="?" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/4947/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This