“Tamam, Saim; kapattım gözlerimi işte. Arkama yaslanmadım bu sefer, uykuya dalamayayım diye. Bu sefer, sen ne söylersen söyle ben bir pinyata hayal edeceğim.” Tavanda asılı, ışıl ışıl. Gazinolardaki yuvarlak, kendi kendine dönen, aynalı tepe lambalarına benziyor. Yaş günü çocuklarının heyecanı ve içinden neler çıkacak merakıyla elimdeki kristal çekiçle var gücümle vuruyorum ona. Tek seferde tuz-buz oluveriyor. İçinden hayal kırıklıkları, seçimsizlikler, terk edilmişlikler, hayır diyememeler, annemin baskıları, babamın eziklikleri, el âlemin dırdırları, öfkeler, kızgınlıklar dökülüyor kafamdan aşağı. Her biri canımı çok yakıyor. Ellerimle başımı korumaya çalışıyorum; ellerim acıyor. Ne yaptın be Saim! Ne dedin de bilinçaltıma ne mesajlar gönderdin de benim pinyatamdan bunca kendinle yüzleşmeler dökülüverdi ansızın? Aslında iyi ki de dökülüverdi. Hem Nil dememiş miydi? Yüzleş, kucaklaş ve özgürleş diye. Ağzına sağlık be Saim.
Şimdi bir kalkan açılıverdi kafamın üstünde beni korumak için. Kendini sev, kendine güven, kendine saygı duy, sen cesursun, sen kararlısın, hayır demek senin en doğal hakkın, kolaylıkla ve kendiliğinden çıksın ağzından, kendinle yüzleş ve özgürleş diye yazıyor iç yüzünde. Anladım, mutluluk kalkanı, umut şemsiyesi, dönüşüm fanusu bu. Anladım, güvendeyim artık.
İçimdeki, dışımdaki tüm olumsuzlukların sorumluluğunu alıyorum üstüme ve cesaretle “Güç bende artık!” diyerek haykırıyorum. Elimdeki çelik raketle, kalkanın altından çıkıyor, üstüme üstüme gelen tüm kötülükleri, bir bir uzaklaştırıyorum sonsuz uzaya doğru.
O da ne? Birden şeffaf bir pinyata daha beliriyor eskisinin yerinde. İçinde köpükten balonlar var rengârenk. Küçük bir fiske yetiyor onu patlatmaya bu sefer. Odayı balonlar kaplıyor. Teker teker ve pıtır pıtır patladıkça baloncuklar, odayı serin bir huzur kaplıyor. Cesurluk baloncuğu, özsaygı baloncuğu, sevgi baloncuğu, özgürlük baloncuğu ve aklıma gelen gelmeyen tüm olumluluk baloncukları her yeri dolduruyor ansızın.
Gözlerim kapalı, dimdik otururken minderde hepsinin patlarken oluşturduğu meltemsi ferahlıkla ve senin “Hazır olduğunuzda gözlerinizi açabilirsiniz” telkininle açtığımda gözlerimi, odada ne öfke, ne korkular, ne roller, maskeler, ne de sırtımdaki yükler var artık. Geride kalan, huzur, mutluluk ve şükran. Yaşasın! Sizlerle BEN, sizlerle BİZ ve sizlerle BİRİM artık.