Doğru şeyler için endişelen… Sorun aramaktan vazgeç… Neyi kontrol edebileceğini anla… Doktorunu dinle, komşunu değil…………Hiçbir şey yapmamaya razı ol.

Sağlığımızı korumak konusuna takmış bir halde geldi Barnaby bir çarşamba sabahı toplantımıza. Malum mikrop olayı. İki küçük çocuğu var çünkü. Aile bireylerinden biri mikrobu alır sonra ötekine verir, o da diğerine; bu döngü böylece uzun süre devam eder. Anaokuluna giden çocukları olan anne babalar bunu çok iyi bilir.

“Hasta olmaya zamanım yok!” dedi, yoğun insanların kaygısını yansıtıyordu.

Hastalık (büyük, küçük) elimizde olmayan kötü bir talihsizlik olarak görünür. Kırk beş yaşında incecik bir kadınla tanıştığımı; maratonlar koşmuş, hiç sigara içmemiş kadına ileri evre akciğer kanseri teşhisi konduğunu anlattım Barnaby’e. fiok edici bir şeydi bu, aynı zamanda tesadüftü. Nasıl açıklanabilirdi ki bu?

Evet, bunu açıklamanın bir yolu var muhakkak; araştırmacılar hastalığın temelinde yatan genetik, biyolojik faktörleri sürekli gün ışığına çıkarmaya devam ediyor. Ancak bilim bu konuya tamamıyla hâkim olana kadar biz de hastalığın rastgele vurmasından korkacağız galiba. Sigara içmeyen sağlıklı bir insan kanser mi oluyor? Kontrol edilemez görünen kötü şansı nasıl engelleyebilirsiniz? Hastalıkların bilinmeyen nedenlerine baktığımızda insanların havada uçuşan “tohumlardan” hastalandığını düşünen Romalı şair Lucretius’tan veya insan bedenindeki dört sıvının dengesizliğini sorumlu tutan Hipokrates’ten fazla öteye gidememişiz gibi görünüyor. Çinli eski doktorların bazıları da hastalığın kızdırılan ruhlardan geldiğini düşünüyorlardı. Bugün bile pek çok dinde ilahi nedenlere ve çarelere inanılıyor.

Bilmediğimiz ve kontrol edemediğimiz şeylere odaklanmak yerine etkili olabileceğimiz sağlık sorunlarına yoğunlaşarak şans yaratabiliriz. Harvard Halk Sağlığı Okulu’nda yapılan araştırmalar Amerika Birleşik Devletleri’nde bir milyondan fazla insanın aşırı kilodan, sigaradan veya yüksek tansiyondan dolayı vaktinden önce öldüğünü ortaya çıkarıyor. Bu ölümlerin hepsi önlenebilir. Her beş ölümün birinden tek başına sigara sorumlu. Kilo vermek, sigarayı bir kenara bırakmak kolay değil. Ama uzun sağlıklı bir hayat yaşama şansımızı artırmak istiyorsak yapılacak en iyi şey bu.

“insanlar sağlığın da bir tür piyango olduğunu düşünüyor” dedi Barnaby. “Ne yazık ki kendi elleriyle hastalığa davetiye çıkarıyorlar. Sonra da kötü talihi suçluyorlar. Sağlıkta şanslı olmanın bir anahtarı öncelikle sağlıklı olmak için doğru şeyler yapıp sonra da doğru şeyler hakkında kaygılanmaktır.”

Yanlış şeyleri dert ederek çok vakit harcıyoruz. Bu konuda da çok yardım alıyoruz. Köpek balıkları saldırısı kaygılandırıyor mu? Tabii ki. Steven Spielberg’in 1975 yapımı filmi Jaws sadece ABD’de 260 milyon dolar hasılat yaptı. Discovery Channel 1988’de Shark Week adlı programı yayınlamaya başladı. fiu anda kablolu televizyon tarihinin en uzun şovu. Hatta bir yıl ciddi belgesel yerine tarih öncesi dönemden kalmış Megalodon isimli köpek balığının bir gemiyi ve tayfalarını yuttuğunu anlatan bir “melgesel” bile yaptılar. Kanalda köpek balığı saldırısından kurtulmanın on iki yolunu anlatan uzun metrajlı film var. O yüzden suda şanslı olmak istiyorsanız kanayan parmağınızla denize girmeyeceksiniz; parlak taşlı, parlak renkli mayolardan uzak duracaksınız ve cildinizde balığın üzerindekine benzer farklı renkte lekeler varsa denize girmeyeceksiniz.

Anladınız mı? Aman sörf yaparken ıslak sörf kıyafeti giymeyin çünkü çok leziz fok balığına benzeyebilirsiniz sonra.

İşin komik yanı, hastalık kontrol ve önleme merkezlerine göre ABD’de köpek saldırısından yılda sadece bir kişi ölüyor. Ama her gün on kişi boğuluyor dikkatsizlikten. Köpek balığı kaygısıyla sörf kıyafetini çıkarın, o zaman da boğulma riskinizi artırın. (O kıyafet su yüzeyinde batmanızı engelliyor.) Hayatta gerçekten şanslı olmak istiyorsanız hem plajda gülüp oynayabilirsiniz hem de köpekbalığı veya boğulma kaygısı yaşamayabilirsiniz, tabi evinize dönerken hız limitine uyduğunuz sürece. Her gün yüze yakın kişi trafik kazasından ölüyor. Yüz diyorum. Her gün diyorum. şanslı olmak mı istiyorsunuz? Takın emniyet kemerinizi.

Şanslı olmak istiyorsanız gerçek olana odaklanın, depreşen korkularınıza değil. Tanıdığım bir doktor hastalarından birinin Kasım 2014’te muayeneye gelip Ebola virüsünden nasıl korunabileceğini sormuş. Batı Afrika’daki salgın bir gerçekti. Ama Batı Afrika’ya gitmemişti. Oraya gidip gelen kimseyi de tanımıyordu. ABD’de bu hastalığa sadece iki hemşire yakalanmış. Onlar da başka ülkelerden gelen Ebola hastalarına bakanlarmış.

“Bu hastalığı taşıyan bir avuç dolusu insan Amerika’daki hastanelerde tedavi görüyor. Haberlerde gördüm” demiş doktora kadın. Doktor da “O zaman televizyonu kapat ve grip aşısı yaptır” demiş. Bu tavsiye galiba gelecek üç, dört ay içerisinde sağlıkta şansını artırmak için yapabileceği en iyi şey. Zira her yıl onlarca insan gripten ölüyor. Grip aşısını reddetmiş. “Arkadaşı Mabel’i hasta ettiğini söyledi” diye anlattı doktor kafasını sallayarak.

Psikologlar yargısal kestirmelerden bahseder, yani karar vermek için kullandığımız kestirme yollardan. istatistiklere, gerçeklere ve optimal yanıtlara bakmak kafa karıştırıyor çoğu zaman. O yüzden daha basit yöntemlere başvuruyoruz. Bir arkadaşımızın yorumu, haberlerde okuduğumuz veya dinlediğimiz öykü, belli belirsiz önsezilerimiz düşüncelerimizi etkilemeye yetiyor. Kestirme yollar kullanırken sorun olan şu: Daha önce kullandığımız kestirme yolu bir başka sorunu çözmek için kullanıyoruz. Bu da bizi yanlış sonuçlara götürüyor.

Emniyet kemerindense köpekbalıklarından konuşmak daha eğlenceli, grip yerine Eboladan konuşmak daha önemli. Ancak sağlıkla ilgili sorunlarda biraz daha derine gitmekte (ve aklımızı kullanmayı denemekte) fayda var. Doktorun önerisi arkadaşınız Mabel’in önerisinden daha şanslı yapar. Fakat Mabel’in gerçek dışı temellere dayanan öyküsü duygularınıza hitap eder, hatırladığınız şey olur. Ne var ki karar verirken aşina olduğumuz, rahat kestirme yolları takip etmek aslında çok iyi bir fikir değil.

Şansını Nasıl Yaratırsın? kitabından alıntı.

Share This