baska-turlu-sevmek-i

Bir sene öncesine kadar hayvanları, özellikle köpekleri çok sevdiğimi söylerdim fakat çok korktuğum için asla yanıma yaklaşmalarına izin vermezdim.

Şimdi düşünüyorum da o zaman “sevmek” diye tanımladığım şey neydi acaba? Korkunun ardına gizlenmiş cılız bir duygu sevgi olabilir miydi?

Yolda gördüğüm bir köpekle konuştuğumda, onun tatlı tatlı kuyruk sallayışı, karınlarını doyururken onları izlemenin keyfi, gözlerine baktığımda gördüğüm o masum dünyaları, onlar için endişelenebilmek, heyecanla koşuşlarını, oyun oynayışlarını izlemek ve gülümsemelerini görmek… Dünyanın en mutlusu olduğum bu anlara “sevmek” diyorum şimdi. Sevgi, korkumu yenip, yüreğimde hiç bilmediğim yerleri keşfetmeye başlamamdır. Sevgi, gün geldiğinde vedalaşmak zorunda kalacağını bildiğin halde korkusuzca yüreğini açabilmektir o ana. Gestalt Yaklaşımı eğitimi aldığım sevgili hocam “Eğer gerçekten tutarsan gerçekten bırakabilirsin’’ der. Gerçekten tutmak onunla paylaştığın her anın değerini bilmek, şükretmek ve tüm kaygıların ötesinde var olabilmek. İşte o zaman bırakma vaktin geldiğinde de yaşadığın her duygu, düşünce, gülümsemelerin, gözyaşların, yüreğindeki derin sevgiyle birlikte şükranla anlarını kucaklayarak bırakıverirsin derin bir nefesle.

Bu nedenledir anda var olmaya çalışmak, ertelemeden yaşamak. Bize ayrılmış sonsuz bir şimdide korkusuzca, tüm doğallığımız ve samimiyetimizle var olabilmek.

Yaşadığım hayatı düşündüğümde de neyi gerçekten tutabiliyorum diye sordum kendime. Günlük kaygıların, hedeflerin, planların, beklentilerin arasında ne kadar yaşıyorum duygularımı, ne kadar farkındayım yaşadığım anların? Yalom yaşanmamış ne kadar çok şey varsa ölüm korkusu o kadar fazladır der. Tıpkı sevdiğimiz her şey gibi yaşamımızı da istediğimiz gibi tutamadığımız için, bırakmaktan korkuyoruz belki de.

Seviyorum dediğiniz şeyleri bir düşünün siz de. Gerçekten seviyor musunuz?

Korkularımızı sevgimizin gücü ile yok edebileceğimize inanıyorum. Yeter ki gerçekten sevmeyi isteyelim ve izin verelim yüreğimiz kendi yolunu bulsun.

Şükran Akgün

Share This