Neden bağımlılıkların var?
Çünkü daha iyi bir şeyin yok.

Daha iyi bir şeyi hayal etmedin, çünkü kimse sana daha iyisini nasıl
hayal edeceğini öğretmedi. Ben senin kötü olduğunu düşünüyor muyum?
Senin kötü olduğunu düşünmüyorum.

Senin iyi olduğunu düşünüyor muyum?
Senin iyi olduğunu da düşünmüyorum.

Bence sen Tanrısın. (Ne Biliyoruz ki? filminden)

Davranışlarımıza ilişkin çoğu tutarsızlığın temelinde sinir sistemi ve beynimizin işleyişindeki aksaklıklar yatıyor. Bağımlılıklarımız da bunlardan biri. Gerek içine atıldığımız evren, gerek sinir sistemimiz ve beynimiz durağan ve tekdüze değil; sürekli değişiyor, gelişiyor, yenileniyor. Canlılığımızı sürdürebilmek ve yarına kalabilmek için değişen koşullara uyum göstermeye çabalıyoruz. Ama farkında olmadan çoğumuz uyum adına, uzlaşma adına irade özgürlüğümüzü ve serbest eylem yeteneğimizi kaybediveriyoruz. Böylelikle duygusal, ruhsal ihtiyaçlarımızı yok sayarak kendilik gerçeğimizden de uzaklaşmış oluyoruz.

Danah Zahor da klasik fiziğin yasalarına boyun eğen bir beyin mekanizmasının, düşünce ya da irade özgürlüğüne ve bunu izleyen serbest eylem yeteneğine sahip olamayacağı görüşünde. İşte bu noktada, kuantum indeterminizmi yaratıcı düşünceyi anlamamızda bizi aydınlatabiliyor. Çünkü insan, potansiyel olarak birçok versiyonu aynı anda “görür”, ancak bunların hiçbirini tümüyle anlayamaz ve sonunda içlerinden biri, özgür seçiminin bir sonucu olarak belirir.

Böyle bir görüş, nörolog Richard Restak’ın, kitaplarında vurguladığı “Beyin bir organ değil süreçtir ve her an kendini yaratmayı sürdürür” ifadesiyle de koşutluk gösterir. Beynimiz her yandan gelen uyaran bombardımanına maruz kaldığı halde nasıl oluyor da dünyayı algılayışımızda bir uyaran karmaşası yaşamıyoruz sorusunun cevabı da yine beyinde saklı. Çünkü sinir sisteminin amacı, dıştan ve içten gelen uyaranların oluşturduğu kaosu organize etmek ve farkındalıklarımızı bir düzen içinde algılamamızı sağlamaktır.

Sinir Sistemimiz

Eğer zihnimi değiştirirsem, seçimleri mi değiştirir miyim?
Seçimlerim değişirse, hayatım değişir mi?
Niye değişemiyorum?
Neye bağımlıyım?
Ne kaybederim eğer kimyasal olarak… bir insana, yere, nesneye, zamana
ya da olaya bağlıysam… kaybetmek istemiyorum, çünkü belki de
onlardan kimyasal olarak geri çekilmeyi tecrübe etmem gerekiyordur?
İşte size insan dramı.
(Ne Biliyoruz ki? filminden)

Sinir sistemi muhteşem bir iletişim şebekesidir. Sinir hücrelerinden ve bunların uzantılarından oluşur. Merkez sinir sistemi adeta bir “komuta merkezi” gibi çalışır; karar organıdır. Çevreden gelen bilgiyi işleyerek değerlendirir ve uygun cevap emrini verir. Çevresel sinir sistemi ise, bir getirici-götürücü sistemdir; çevre bilgilerini Merkez Sinir Sistemine, onun verdiği emirleri de tepki organlarına yani kaslara ve salgı bezlerine taşır.

Nöronlar ve Sinirler

Bu son derece iyi örgütlenmiş iletişim sisteminde iletiler bir yerden bir yere nöron denilen uzmanlaşmış küçük sinir hücreleriyle taşınır. Bu nöronlar, diğer nöronlarla bir sinir ağı kurmak için küçük dallara sahiptir. Dendrit adı verilen dallar, bitişik hücrelerden gelen nöral itkileri alırlar. Bu mesajlar akson denilen ince, uzun ve boruya benzeyen bir hücre uzantısıyla diğer nöronlara -ya da kaslara ve bezlere- iletilir. Akson, sonunda birçok ikinci dala ayrılır. Bu dalların sonunda da sinaptik terminaller denilen küçük ve şişkin uçlar vardır.
Sinaptik terminal, uyaracağı nöronlara değmez. Sinaptik terminal ve hücre gövdesi ya da alıcı nöronun dendritleri arasında küçük bir aralık bulunur. Bu noktaya sinaps, aralığa da sinaptik aralık denir. Nöral bir itki akson boyunca gidip sinaptik terminallere ulaştığında nörotransmiter denilen bir kimyasal maddenin salgılanmasına yol açar. Amfetamin, kokain, lityum, dopamin, serotonin bunlar arasındadır. Nörotransmiter, sinaptik aralık boyunca yayılır ve bir sonraki nöronu uyararak itkiyi bir nörondan bir diğerine taşır.
Nöronların birbirine bağlandıkları her bölge bir düşünce ya da anı geliştirir. Beyin bütün kavramlarını birleşmeli hafızayla oluşturur. Örnek olarak, fikirler düşünceler ve hisler oluşturulur ve birbirine bağlanır bu sinir ağında. Hepsinin de birbiriyle olası ilişkisi vardır. Aşkın kavramı ya da hissi, örnek olarak bu geniş sinir ağında depolanır. Fakat biz aşk kavramını farklı fikirlerle oluştururuz. Bazılarının aşkı hayal kırıklığı ile bağlantılıdır. Aşkı düşündükleri zaman, acıyı tecrübe ederler, kederi, kızgınlığı hatta öfkeyi. Öfke bir acıya bağlı olabilir, bir insana bağlı olabilir, bu insan da aşka bağlıdır.

İnsan beyni ve onun insan davranışları üzerindeki karmaşık bağlantıları üzerine söylenecek öylesine çok şey var ki!… İşin ilginci bunların çoğu henüz keşfedilmedi. Biliminsanları hâlâ bu karmaşık düzeni anlamaya çalışıyor. Kafamız karışmadan yani beynimiz sulanmadan konuyu burada sonlandırmak istiyorum. Ne Biliyoruz ki? filminden son bir alıntıyla.

Öğreneceğimize göre bağımlılık…
bir kimyasalın artış hissi…
bezlerin ve kanalsız bezlerin tam bir karışımı ile vücutta çağlayan…
belkemiği akışkanının içinden geçerek–
bazılarının cinsel fantezi dediği bir his.

Sadece bir cinsel fantezi erkeğin ereksiyon olması için yeterlidir.
Diğer bir deyişle, burada sadece bir düşünce erkeğin ereksiyon olması için yeterlidir.
Ona bunu dışardan veren hiçbir şey yoktur.
Ona bunu veren içinde olandır.

E. Aysan Doğaner

Share This