Diyet bizim insanımız tarafından kibrit kutusu büyüklüğünde peynir, iki adet zeytin, üç parmak ekmek yemeye mahkûm olmak gibi eziyetler silsilesi olarak algılanır; aslında “beslenme şekli” demektir.
Solunum ve sindirim Çi’nin vücuttaki varlığı için önemli rol oynar. Bu yüzden hava ve besin çigong için hayati önem taşır. Kısa nefesler vücudumuza daha az oksijen girmesine ve hücrelerin daha az enerjiyle dolmasına neden olur. Hele bir de hava kirli ise vücudumuz toksinlerle dolar böylece yine yeteri kadar Çi’den nasibimizi alamayız. Doğru nefes tekniklerini inşallah özel olarak ileride işleyeceğiz.
Çigong meditasyonu ve egzersizleri ile sindirim, özümseme ve dışarı atma işlemleri daha kolay yapılır. İçine ne koyacağınızı bilemiyorsanız sağlıklı bir sindirim sisteminden bahsedemeyiz. Çinliler arabaya koyduğumuz benzine “Çi yakıtı” diyorlar. Kaldı ki, besin benzinden, vücut ise makineden çok daha üstün sistemlerdir. Besin sadece vücuda giren bir yakıt değil, aynı zamanda onu yaratan ve iyileştiren enerjidir. Besin Çi’nin kaynağıdır ve tüm hücreler bununla beslenir.
Mide ile dalak ayrılmaz bir ikilidir. Yin yang dengesini kurar. Toprak elementine bağlıdır. Toprak beş elementin ortasında yer alır. Metal (ciğerler) batısında, Su (böbrekler) kuzeyinde, Ağaç (karaciğer) doğusunda ve Ateş (kalp) güneyinde yer alır. Toprak, ana element olarak bütün vücuda enerji sağlar. Besinin kalitesi ve miktarı, birbiriyle aynı anda tüketilme unsuru, pişirilme şekli, yenme zamanları gibi faktörler besinlerin Çi’ye olan etkilerinde önemli birer rol oynar.
Obeziteden kansere dek pek çok hastalığın temelinde yanlış beslenme yatar. Doğru beslenme ise bunları tedavi edecek tek yöntemdir.
Doğu-Batı Yaklaşımı
Batı, insan vücuduna mekanik bir araç gibi yaklaşır. Besinler vücudu beslemekten ibaret hammaddelerdir. Vitaminler ve mineraller tamamlayıcı öğelerdir. Doğu tıbbı ise denge üzerine kuruludur. Lezzet, ısı ve besinlerdeki Çi vücut sağlığında önemli rol oynar. “Beden neye ihtiyacını olduğunu bilir.” Evet, beden bilebilir ama ya zihin? Marketlerimiz göz boyayan ama bir o kadar da zararlı ürünlerle dolu. Peki ama nasıl besleneceğiz?
Taze, Mevsimsel, Yöresel ve Doğal Gıda Tüketin
Başlığı açmaya çok da gerek yok sanırım. Besinleri taze tüketin, rafine edilmemiş ve işlenmemiş olsun. Köy yerinde tarladan ya da bahçeden yenen domates ile market domatesi arasındaki farkı pek çoğumuz test etmiştir. Geleneksel Çigong Diyeti sanıldığı gibi vejetaryen değildir. Yine de besinlerin yüzde seksenini vejetaryen ürünler (tahıl, meyve, sebze) yüzde yirmisini de hayvansal gıdalar teşkil eder. Bulunduğunuz bölgeye ait yöresel ve mevsimsel besinler tüketin. Dondurulmuş, mevsimi olmayan ve ithal besinleri tüketmekten kaçının. Doğa sorun olan yerde inanın çözümünü de beraber sunar. Günümüzdeki sorun ise, artık hastalıklar da yöresel değil. Bavulumuzdan bile kıtalararası hastalık taşıyabiliyoruz. Yüksek enerjili besinler enerjisi yüksek tepelerde, temiz havada ve sakin düzlüklerde yetişir. Topraktaki Çi ne kadar yüksekse, orada yetişen besinlerin iyileştirme gücü de o kadar yüksek olur.
Katkı maddeleri olan işlenmiş gıdalar yerine organik, katkısız; koruma maddeleri, kimyasallar veya antibiyotik içermeyen, antibiyotikle beslenen kümes hayvanlarından elde edilmemiş, sentetik olmayan, mevsiminde kurallarına göre avlanmış, çiftlik yerine deniz ürünü olan besinleri tercih edin. Doğasında beslenemeyen, kendi otunu kendi bulup geviş getirerek yiyemeyen, onun yerine önüne hazır konmuş antibiyotikli ve hormonlu yem ile bir an önce kilo alıp semirmesi hedeflenen hayvanların eti hem sağlıksız, hem de lezzetsiz olur. Doğasında beslenen hayvanların kümes hayvanlarına oranla protein oranı yağ oranına göre çok daha fazladır ve daha sağlıklıdır. Elbette daha da lezzetli. Çinlilere göre bütün hayvanlar, başta tavuklar olmak üzere, ayakları vasıtasıyla topraktan enerjiyi emer. Hapsedilen kümes hayvanları ise Çi’den yoksun olur ve stres hormonları ile yüklüdürler. Bu hormonlar onları yiyen insanların da psikolojisini etkiler. Ne yiyorsan, osun.
Yemeğin Isısı
Çigongun en başta gelen prensiplerinden biri dengedir. Yemeği ılık yiyin, kendinizi serin tutun. Sıcak soğuk dengesini, yani Yin Yangı koruyun. Yemeklerin ısıtıcı (Yin) ve serinletici (Yang) etkisi vücuttaki Çi’nin varlığı için çok önemlidir. Örneğin midyeyi serin yemek gerekir çünkü ateş düşürücü etkisi vardır. Kuzu eti ılık yenir çünkü anemi ve güçsüzlüğe iyi gelir. Sebze ve meyveler genellikle serinleticidir (elma, marul, salatalık vb). En soğuk olan hiç güneş görmeyen yerde yetişenlerdir (mantar gibi). Diğer soğuk olanlara ise karpuz, deniz yosunu gibi besinleri örnek verebiliriz. Soğuğa dayanıklı olmayan, sıcaksever insanlar bu kategorideki besinlerden uzak durmalıdırlar.
Tahılların pek çoğu doğaldır. Yin Yang dengesini kurmaya yarar. Enerjisi bol sıcak besinler yediğinizde aynı zamanda tahıl da tüketiyorsanız ısı bir şekilde dengelenir ve zarar görme oranınız azalır. Bu yüzden tüm diyetlerde tahıl tavsiye edilir.
Beyaz pirinç neredeyse tamamen doğaldır, ne ılıktır ne de serin. Pek çok makarna enerji olarak pirinci yakalasa da içine katılan soslar, acılar vb ile ılık kesime kayar. Kahverengi pirinç, karabuğday ve darı doğalla ılık arasında kalır. En iyisi bunları soğuk iklimlerde tüketmektir.
Yüksek hareket kabiliyetleri nedeniyle yaban hayvanlarının neredeyse tamamı yangdır. Etleri evcil hayvanlara göre daha fazla protein ve C vitamini içerir.
Acı baharatlar ve tarçın sıcak sınıfına girer. Ateşli ve kanamalı hastaların bunları tüketmemesi yerinde olur. Soğukta rahat edemeyen ve sürekli üşüyen insanlara “soğuk bünyeli” insanlar derler. Bunların ılık besin tercih etmeleri gerekir. Sıcağa tahammülü olmayan insanlara da “sıcak bünyeli” derler; onların da serin besin yemeleri gerekir.
Pişirme Şekli
Buharda pişir, fırınla, güvecini yap! Çigong diyeti pişmiş besini çiğ olana tercih eder. Ve ılık ya da sıcak servis yapılmasını tavsiye eder. Besinler rahat öğütülmesi açısından güzel pişmeli ve bolca çiğnenmelidir. Çiğneme esnasında besinler ağız içinde ısıtılmış olur, küçük parçalara ayrılır ve tükürük bezleriyle yararlı olan vitamin ve mineraller daha çabuk kana karışır; bu da sindirime yardımcı olur. Yemeklerinizi daha yavaş ve daha farkında olarak yemelisiniz. Tavada yapılan kızarmış yemeklerden kaçınmak gerekir. Bu yemekler çok yağ ve kolesterol içerir. Kızartmalar neden zararlı? Örneğin 100 gram fırında pişmiş patates 1/10 gram yağ içerirken, 100 gr kızarmış patates 40 gram yağ içerir. Kızartma yöntemi besindeki yağ içeriğini artırır. Genetik olarak bedenimiz kızartılmış ürünleri öğütmeye müsait değildir. Bunun bedelini genellikle kalp ve şeker hastalıkları olarak ödüyoruz.
Sebzeleri pişirmenin en iyi yolu buharda pişirmektir. Besini yumuşatır ve kolaylıkla parçalarına ayırır. Bunu yaparken de dokusunu, tadını, içeriğini ve en önemlisi Çi’sini bozmaz. Özellikle de deniz ürünleri buharda çok lezzetli olur. (İsteyene tarif verebilirim).
Fırınlama usulü genelde yapacağımız yemeğin miktarı çok ise kullanılır. Sağlıklı bir yöntemdir. En çok tavsiye edilen çigong pişirme yöntemi güveçtir. Seramik güveç besini hem korur hem de içinde gerekli Çi’yi oluşturur. Toprak kaplar genellikle tavuk ve kuzu gibi etler için daha uygundur.
Çeşniler
Lezzetli besin sağlıklıdır. Yemek lezzetli olursa iyileşme esnasında hasta insan tedaviye daha kolay yanıt verebilir ve besinden gelecek olan şifayı şevkle kabul eder. Soğuk ve ılık unsurları gibi, yemeklerdeki çeşniler de organlarımızı ayrı ayrı uyarır. Soframızda genelde dört çeşit çeşni bulunur: tatlı, tuzlu, acı, ekşi. Her birinin belli bir organa etkisi vardır. Bazı besinler birden fazla çeşni içerir. Örneğin elma hem tatlı hem ekşidir. Hepinizin aşina olduğu Çin yemekleri de böyle ortaya çıkar: acılı ekşili çorba, ekşili tatlı ördek gibi…
Tatlı: Dalak ve mideye hitap eder. Çok azı da, çok fazlası da zarar verir. Fazlası su ile alakalı organlara zarar verir, yani mesane ve böbreklere. Bu gibi durumlarda genellikle saç dökülmeleri ve kemiklerde ağrı görülür. Mesane ve böbrek sorunları olanların doğal olarak az tatlı yemeleri gerekir. Tatlılara ek olarak kullandığımız şeker ise uzak durulması gereken bir şeydir. Rafine edilen sofra şekeri, içine beyazlatmak amaçlı konan kalsiyum klorit ile adeta bir zehir haline dönüşür. Şeker doğal haliyle değil de sakaroz olarak kimyasal şekilde vücudumuza girer. Vücut bunu sindirebilmek için bu sefer kendi öz kaynaklarını kullanmak zorunda kalır ve kalsiyum, demir ve diğer elementlerden fedakârlık yapar.
Tatlı besinlere örnek elma, muz, arpa, sığır eti, tavuk eti, bal, süt, şeker, tofu verilebilir.
Çinliler süt için “süt, bebeklerle yavru hayvanların emmesi içindir” derler. Buradaki sütten kasıt da elbette anne sütüdür; inek sütü, koyun sütü değil. Kaymağı alınan süt vücuttaki kalsiyum ve fosfor dengesini bozar. Bu kemik erimesine kadar gider. Dolaşım sistemini koruyalım derken bu sefer iskelet sistemini tahrip etmeye başlarız. İlle de süt içmek isteyen, ev yapımı ve tercihen keçi sütü ve bu sütten yapılma yoğurt ve peynirleri tercih etmelidir. Anne sütüne en yakın süt keçi sütüdür. İnek sütü ve pastörize edilmiş süt içmeye devam ederseniz başta bağırsak sorunları olmak üzere şişkinlik, kabızlık, kemik sorunlarıyla karşılaşabilirsiniz.
Tuzlu: Suyla alakalı organlara hitap eder, yani böbrek ve mesaneye. Tuzlu besinler kistleri ve lenf bezindeki nodülleri yumuşatarak atmaya yarar. Çoğu insan için masa tuzu zararlıdır, bunun yerine deniz tuzu ya da Himalaya tuzu kullanmakta fayda vardır. Aşırı tuz kalbe ve incebağırsağa zarar verebilir çünkü kanın pıhtılaşma oranını artırır.
Ekşi: Limon gibi besinler tahta elementiyle ilintilidir; karaciğer ve safrakesesine hitap eder. Ekşiler kolaylıkla emilebilir. Sıvıların hareketini yavaşlatma özelliği ile ishal ve aşırı terleme gibi rahatsızlıklara iyi gelir. Fazlası mide için iyi değildir. Ekşilere örnek, limon, elma, üzüm, domates verilebilir.
Acı: Ateşle alakalı olup kalbe ve incebağırsağa hitap eder. Acı ateşi kontrol altında tutar, dolayısıyla ateşli hastalıklara iyi gelir. Kahvenin içinde de acı vardır ama kafeinin zararlı etkileri de. Kahve sinir sistemini normalin üzerinde uyarır. Acılı yemekler kalp için faydalıdır ve sindirime iyi gelir. Ateş metali eritir, o yüzden fazla acı ciğerleri ve kalınbağırsağı zararlı yönde etkiler. Örnek besinler sirke, kahve, turunçgiller verilebilir.