Her şey internette bir video seyretmemle başladı.
Olay Çin’de, İlaçsız Tedavi Merkezi diye bilinen bir yerde geçiyor. Mesanesinde yedi santimetreden büyük kanserli tümör olan bir kadın var. Batı tıbbı, bizim yapabileceğimiz bir şey yok deyip kestirip atmış; yardım edemeyeceklerini söylemişler. Kadın onlar gibi düşünmeyen ve hastalıklara farklı bir bakış açısı olan Çin’deki bu merkeze gelmiş. Merkezde ultrasona bağlanıyor. Monitörün yarısında kanserli tümör görüntüsü sabitleniyor. Diğer yarısında gerçek zamanlı olarak izlenmeye devam ediliyor. Odaya üç çigong uygulayıcısı giriyor. Bu üç uygulayıcı kalplerinde derin bir şekilde kadının zaten iyileşmiş olduğu hissini yaratarak enerji vermeye başlıyorlar. Ve inanılmaz bir şekilde ultrason monitöründe kadının tümörü üç dakikadan kısa bir süre içinde küçülerek yok oluyor.
Bu kadın uyanık durumda. Anestezi ya da ilaç filan almamış, her şeyin farkında bir şekilde yatıyor. Sadece işleyişin yararlı olacağına inancı var. Bu üç uygulayıcının yaptığı tek şey kendi vücutlarında bu kadının çoktan iyileşmiş olduğu hissini yaratmaları. Uygulama esnasında uygulayıcılar sihirli sayılabilecek bir kelime kullanıyorlar. Kelimeler, küçüklüğümüzde annelerimizin, düşüp yaralandığımız ya da çocukluk tabiriyle “uf” olduğumuz zaman, yanımıza gelip acıyan yere ellerini koyup, “Geçti, geçti” demelerini andıran bir anlama sahip. Sahiden de annelerimizin kalpten gelen bu dilekleriyle acıyan yerimiz şıp diye geçiverirdi. İşin aslında ise bu kelimelerin sihirle alakası yok. Bu herhangi bir kelime de olabilirdi ama onlar sadece bunu seçmişler. Sadece bahsettiğim hissi yaratabilmek için. Tıpkı annelerimiz gibi…
Uygulayıcıların yaptığı şey, hastalığın iyileşmesini istemek ya da temenni etmek değil. Zihinlerinde ve kalplerinde kadının çoktan iyileşmiş olduğu bir alandan geri gelip kadını iyileştiriyorlar. Olmak üzere olan, olacak olan, olması istenen bir olaydan değil de, çoktan olmuş olan bir olaydan bahsediyoruz. “Sen iyileşiyorsun, hastalık vücudunu terk ediyor, iyileşeceksin”, hatta “Sen iyisin” bile demiyorlar, “Sen çoktan iyileştin!” diyorlar.
Peki, bu kadın kendisini iyileştiren uygulayıcılar olmadan da iyileşebilir miydi?
Elbette. Sadece insan evladı olarak hepimiz, hayatımız boyunca etrafımızda bizi destekleyen, arka çıkan birilerine ihtiyaç duymuşuzdur. Kadın bu desteği alarak ve buna inanarak kendi kendini iyileştirme sürecini hızlandırmış oldu.
Bu videoyu seyrettim. Çok etkilendim. Günlerce araştırıp bu ilaçsız tedavi merkezinin büyük-ustalarından birine ulaşmayı başardım. Yazıştım, çiziştim ve kabul görünce atlayıp Çin’e gittim.
Beni büyük-ustaya götürmek üzere şansıma İngilizce bilen bir usta karşıladı. Sonradan öğrendiğime göre, beni karşılayan usta, çigong öğretisini Çin sınırları dışına taşımakla görevlendirilen ilk ustaydı ve çok değerli biriydi. Ben videolarda bahsi geçen binlerce kişinin yer aldığı “ilaçsız hastane”ye gideceğimizi umuyordum, ama onun yerine bahsettiğim usta ile büyük-usta beni evlerinde ağırladılar. Eğitim boyunca da ilaçsız tedavi merkezinin hikâyesini dinleme fırsatı buldum.
İlaçsız tedavi merkezinin kurucusu Dr. Pang Ming. Geleneksel Çin tıbbı her ne kadar yüzyıllar öncesine dayansa da, çigong tarzı şifa öğretileri sadece hanedanlık içerisinde kullanılan, gizli bilgi olarak saklanan öğretilermiş. Dr. Ming bunu ilk defa halka açan insanlardan biri olmuş. İnsanları tedavi etmek yerine, onlara kendi kendilerini nasıl tedavi edebileceklerini öğretmeye başlamış ve bu tedavi merkezini açmış. Kanser, tümör, felç, arterit, romatizma, görme ve duyma bozuklukları gibi pek çok hastalık bu merkezde tedavi edilmeye başlamış. Rejim değişikliği esnasında, Çin’de eski Çin’e ait ne varsa yasaklanınca, çigong ve bu tedavi merkezi de nasibini almış. Komünizm sonrası çigong tekrar revaçta olmuş. Bu tedavi merkezine ve Dr. Ming’e olan ilgi o kadar artmış ki, uygulayıcı sayısı yüzlerden binlere, binlerden yüz binlere, derken on milyonlara çıkmış. Şu anda tüm dünyada yirmi milyondan fazla çigong uygulayıcısı olduğu söyleniyor.
Sayı bu kadar artınca, bu sefer devlet bu büyümeyi potansiyel bir risk olarak görüp merkezi kapatma kararı almış. Bu yüzden, büyük-ustalardan biraz özel, biraz da gizli olarak bu eğitimi aldım. Eğitim günde sekiz saatten bir ay sürdü. Sonunda ben de bir çigong öğreticisi oldum. Bu eğitimin ardından bununla çok ilintili olan Taiçi Çuan ve Taiçi Çigong eğitimlerini de aldım.
Çigong Bir Sanat mı, Yoksa Bir Bilim mi?
Çinlilere göre ikisi birden.
Çigong bir sanat; çünkü duruş, hareket ve nefes alma tekniklerinin kusursuz bir kombinasyonu. Çigong bir sanat; çünkü düzenli pratik yapmanın sonucu elde edilen bir beceri.
Çigong bir bilim; çünkü asırlardan beri uygulanan, test edilip onaylanmış bir metot. Batı biliminin standartlarına göre de ölçülebilir, istatistikleri tutulabilir, çoğaltılabilir ve birden fazla örnek üzerinde uygulanabilir.
Batı tıbbını Doğu tıbbından ayıran pek çok özellik vardır. Batı daha çok etki-tepki, neden-sonuç prensibiyle ilgilenir. Doğu ise bütüncül bakar. Örneğin, bilardo toplarını düşünün. Batı bilimi “A topu, B topuna çarpar, B topu hareket kazanır” der. Aynı mantıkla, çok yersem (neden) kilo alırım (sonuç) sonucunu türetir. Doğu tıbbı ise topların birbirine çarpmasını zincirleme bir reaksiyon olarak görür, olayları birbirinden ayırmaz; çünkü evrende her şey birbirine bağlıdır. Farklı neden ve sonuçlar zihnin yarattığı illüzyonlardır. Çigong ustalarına göre yaşam, değişim ve ilişkilerden ibarettir. Bu yüzden bilardo toplarına yaklaşımı, “Nasıl hareket ettiklerini boş ver, sekiz topu da deliklere sokmaya çalış yeter” şeklindedir.
Geleneksel Çin tıbbı, teorilerle uğraşmak yerine, çoktan sonuç elde edilmiş ve aşikâr bir şekilde çalışır halde olan şeylerin kullanımına önem verir. Hastanın başına gelen Batılı doktorsa, yapılması gereken çok bariz bir çözüm için bile hastaya ve yakınlarına onlarca gereksiz soru sorar. Batı bazen en basit şeyleri çok komplike hale getirmede ustadır. Doğu, basit ve etkili olanı uygular. Teori sonradan da gelebilir. Çigong uygulayıcısı en önemli şeyin düzenli pratik olduğunu bilir. Çigong pratiği yapmadan çi‘nin ne olduğunu nasıl anlayabilirsiniz ki? Bazen en yararlı kitap, kendi deneyimleriniz sonucu elde edeceğiniz kendi not defterinizdir.
Peki Nedir Bu Çigong?
SAYFA-BOLUMU
Çi (Japonların değişiyle “ki”) “yaşam enerjisi” demektir. Dünyanın kendisi bile hareket eden, değişime uğrayan, nefes alan ve çi ile hayat bulan bir canlıdır. İnsanlar doğanın bir parçası olarak dünyanın geri kalanı ile birlikte çi’yi paylaşır. Gong ise “çalışmak” veya “azim ve pratik sonucu elde edilen faydalar” demektir.
Çigong, bu doğrultuda yaşam enerjisi ile çalışmak anlamına geliyor. Daha doğrusu sağlıklı kalmak için yapılan egzersizler diyebiliriz. Çigong kendi kendini iyileştirme egzersizlerinden ve meditasyondan oluşan bir sistemdir. Asırlara dayanan bu sistem şifa duruşu, iyileştirme hareketi, kendi kendine uygulanan masaj, nefes teknikleri ve meditasyondan ibarettir. Tüm bu metotlar yoluyla çi vücutta toplanıp biriktirilir.
Günümüz Batı toplumunda, yukarıdakinin aksine enerjinin sürekli heba edilmesi revaçtadır. Ne kadar enerji harcarsan o kadar mutlu olacağını sanırsın. Gündüz deli gibi çalışırsın. Öğle yemeğini bile alelacele masa başında yersin. Dışarı çıksan bile teknoloji yanındadır; bir yandan yemek yer, bir yandan e-postalarına bakarsın; telefon gelir, yarım bırakıp kalkarsın. Akşam spora gidersin. Orda da psikopat hocaların programları doğrultusunda saatlerce koşar, ağırlıkların altına yatarsın. Akşamın bir vakti spordan çıkar, hiç yenmemesi gereken bir vakitte, tıka basa sağlıksız yemekler yersin. Belki hafta sonları içkili miçkili yenen yemekten sonra gecede üç dört yer değiştirilerek âlemlere akılır. Sabaha karşı çorbacıda ya da kokoreççide noktalan günün ardından pelte gibi yatağa yatarsın. Bütün bu yaşam tarzında enerjiyi depolama diye bir şey yoktur. Aksine sürekli boşa harcama vardır. Yerine konmayan enerji yüzünden de sürekli yorgun, stresli, agresif bir topluluk yaratılır.
Çigong beden ve zihin sağlığını koruyan kombine bir sistemdir. Beden rahatladığı zaman zihin de rahatlar. Her hareketin tekabül ettiği bir organ ve bölge vardır. Beyinden böbreklere, her yer çigongun koruması altındadır. Bu yüzden gün boyu kaybedilen enerjinin yerini çi doldurur. Depolanan çi hiçbir zaman heba olmaz. Fazlası zarar getirmez.
Batı toplumu sağlıklı olmak için ilaç alır, vitamin içer ya da yüksek kalorili besinler tüketir. Zamanla vücut daha fazlasını alamayacak şekilde bu şeyler tarafından doldurulur (bir kısmı zaten vücutta mevcuttur) ve bir süre sonra vücut bunlara bağımlı hale gelir. Sonuç olarak, bunlardan bir ya da birkaçını almaz ise yorgun ve zayıf düşer. Fonksiyonlarını yerine getiremez ve kendi enerjisini üretemez hale gelir. Farklı ilaç ve uzman doktor arayışları sürekli devam eder, ta ki elde hiçbir şey ve hiç kimse kalmayıncaya kadar. Sağlıklı olmak ve hastalıkları iyileştirmek için denenen ne kadar da hüzünlü bir yol!
Batı mutfağında balık sofraya kılçıksız gelir. Kılçık çıkarmakla uğraşmayalım; hayatı kolaylaştıralım. Modern toplumda pek çok şey isteklerimize kolay yoldan ulaşabilelim diye hayatı kolaylaştırmak üzere tasarlanır. Doğadan uzaklaştıkça da doğal ve orijinal yaşam biçimini gittikçe kaybederiz. Oysa kılçık balıktaki bütün besinin özünü taşır. Çinliler bu yüzden kılçığını sıyırarak ve iliğini emerek balığı yerler.
Sabahları Çin’de bütün parklar, abartmıyorum, 40-50 kişilik insan guruplarıyla doluydu ve hepsi Çigong ya da Taiçi yapıyorlardı. Akşam dönerken de yine grup grup insanların yalnız parklarda değil buldukları her boş meydanda bu hareketleri yaptıklarına şahit oldum. Bizim yaşlılarımızın, “Ay az ömrüm kaldı, bir ayağım çukurda, gelin kuyumu kazıyor, evlatlar hayırsız, hastayım” şeklinde ölümü bekler halleri gözümün önüne geldi ve çok üzüldüm.
Bunu değiştirmek için elimizden geleni yapmalıyız.
İnsanlar yaşımı söylediğimde şaşırır. Birçoğu beş on yaş daha genç göründüğümü söyler. Uzun süre görmeyenler bile ne kadar zayıfladığımı ve bir o kadar da gençleştiğimi söyler. Sevindirici bir şey tabii. Bunların hepsini düzenli yaptığım çigonga borçluyum.
Çigong öncelikle vücudu sağlıklı ve kuvvetli yapar. Günlük yaşam için daha fazla enerjiniz vardır. Qigong doğayla uyum içinde çalışarak evrensel ritmi yakalayarak vücudu normal haline geri getirir. Birkaç aylık çalışma sonucunda ise gözle görülür değişiklikler görürsünüz. Daha sağlıklı, daha enerjik, daha gençleşmiş, daha güzelleşmiş, daha pozitif, daha zeki, daha başarılı, daha hayat dolu, hatta daha seksi!
Kozmetiklere veda edin, zira cildiniz her zamankinden daha canlı, daha yumuşak ve pürüzsüz olacak, çünkü vücudunuz daha fazla doğal yağ üreterek cildinizi besleyecek. Arterit, romatizma ve benzeri kemik ve eklem sorunlarınız; bel, boyun, sırt problemleriniz, geçmeyen baş ağrılarınız, bozuk kan dolaşımı, sindirim bozuklukları, depresyon, şeker, yorgunluk hissi, böbrek ve karaciğer rahatsızlıkları, mide problemleri, tüm iç organlarınızda mevcut olan hastalıklarınız; vücudunuzda vedalaşmak istediğiniz her türlü sorun için siz de çigong egzersizlerini yapmaya başlayın.
Dünya şu anda barış içinde yaşanacak bir yer olmayabilir ama siz kendi içinizde barış dolu yaşamak için elinizden geleni yapmaya başlayın.
Daha sonraki yazılarımda çigong hakkında daha ayrıntılı bilgi verme arzusuyla…
Merhaba nerede ci gong yapıyorsunuz Bunun romatizma gibi bir hastalıkta da faydaları olabileceğini.dusunuyormisunuz?
Merhaba şizofreni hastası için de geçerlimi?ve size nasıl ulaşabilirim.
Lütfen bilgilendirin gerçekten çok zor durumdayim
merhaba,
Dergimizde paylaşılan yazıdır.Tedavi amaçlı yayınlanmamaktadır.Doktorunuzun yönlendirmelerini göz önünde tutmanız daha verimli olacaktır.Sağlıklı günler