Bu durumda çocuğunuzun ne düşündüğünden emin değilseniz ona sormayı deneyin. Bu kolay bir iş gibi görünebilir ve bazı ebeveynler ve çocuklar için de öyledir ama bazıları için oldukça zor olabilir. Bunun bir nedeni çocuğunuzun neden endişelendiğini gerçekten bilmemesi olabilir; bazen bu düşünceler zihinde öyle aniden ortaya çıkar ki onların zar zor farkına varırız. Bu nedenle, çocuğunuza endişeleri hakkında sorularınızı ortaya çıktıkları zaman (çok sonra değil) sormaya çalışmanız yararlı olur.

Diğer yandan, çocuğunuz onu neyin endişelendirdiğini bilebilir ama yanınızda başkaları olduğu ve çekindiği için bunu size söylemekte zorlanabilir. Bu da çocuğunuz kaygılandığı anda endişesi hakkında hemen soru soramayacağınız anlamına gelebilir. Bu durumda, olaydan sonra olabildiğince çabuk çocuğunuzla konuşabileceğiniz rahat bir ortam yaratmaya çalışın.

Soru sorma

Aşağıdaki kutuda çocuğunuzu neyin endişelendirdiğini size söylemesine yardım etmek için sorabileceğiniz soruların bazı örnekleri verilmiştir. Çocuğunuzun kaygılı olduğuna dair işaretler (davranışlarından veya bedensel semptomlarından) fark ettiğiniz zaman bu soruları kullanın.

Şüphesiz bu soruların çok zekice veya sihirli bir yanı yok. Fakat akılda tutulması gereken iki ana nokta var. Birincisi, bu soruların hepsinin “ne” veya “neden” şeklinde sorulduğudur. Bunlara “açık” sorular denir. Bu soruları “kapalı” sorularla karşılaştırın –mesela: “incineceğinden mi endişeleniyorsun?” “Köpeğin seni ısıracağından mı endişeleniyorsun?” Çocuğunuz kapalı sorulara sadece bir “evet” veya “hayır” yanıtı verebilir ve bu onun ne düşündüğünü daha iyi anlamaya çalışırken size pek yardımcı olmayabilir. Öte yandan, açık sorular yanıtı bu şekilde sınırlamaz ve daha fazla yararlı bilgi edinmeniz olasıdır. Size olabildiğince açık sorulardan şaşmamaya çalışmanızı tavsiye ediyoruz.

İkincisi, bu soruları nasıl sorduğunuzu düşünün. İlk soruyu sormanın farklı yollarını düşünün. Soruyu sorma şekliniz çocuğunuza onun endişelendiğinizi görebildiğiniz ve yardım etmek istediğiniz mesajını vermelidir. Bunun tersine, “(Ne diye!) endişeleniyorsun ki?” diye sormak çocuğunuzu yanıt vermeye daha isteksiz hale getirebilir, çünkü burada gerçekte bu durumda endişelenmemesi gerektiği ve onun böyle düşündüğü için kötü ya da aptal olduğuna dair açık bir mesaj vardır.

Eğer bu işe yaramazsa?

Bir çocuğun size düşüncelerini anlatması için, ona yardım etmek amacıyla endişelerini daha iyi anlamak istediğiniz için soru sorduğunuza kesinlikle inanması gerekir. Bu soruları ilk sorduğunuz sefer çocuğunuz korkularını ifade etmekte isteksiz olabilir. Ama çocuğunuzun korktuğu durumlarda bu tür sorular sormaya devam ettikçe, yanıt vermeye başlaması daha kolaylaşabilir.

Eğer bu soruları bir süredir sorduğunuzu ve her seferinde açık soruları tükettiğinizi düşünüyorsanız, o zaman çocuğunuzu benzer bir durumda sizi ne tür şeylerin endişelendirebileceği hakkında konuşarak teşvik etmeniz gerekebilir. Mesela, Ben evdeki herkes aşağıdayken üst katta olmak istemiyordu. Ben ile babası arasında şöyle bir konuşma geçti:

Babası ona tek başına yukarı çıkmanın neden onu endişelendirdiğini sorduğu zaman, Ben’in tepkisi onu endişelendiren durumun detaylarını anlatmak oldu fakat babasının gerçekte bilmek istediği Ben’in ne olacağını düşündüğüydü. Gördüğümüz gibi, bu soruya önce “Bilmiyorum” yanıtını verdi. Ancak babası Ben’i konuşmaya teşvik etmek ve korkularını anlatmasına yardımcı olmak için olasılıklar öne sürdü. Ben’in endişesi babasının öne sürdüklerinden çok farklıydı (aslında bu endişesinin bir filmde gördüğü ve kimse yokken onu yakalamaya gelecek bir karakterle ilgisi vardı) fakat babası yargılamayan bir tavırla önerilerde bulunarak Ben’in neden korktuğunu öğrendiği zaman babasının kızmayacağını hissetmesine yardım etti.

Kendinizin korkabileceği olasılıklara dayanarak önerilerde bulunmak çocuğunuza bir durum hakkında endişelenmenin mutlaka “anormal” olmadığını gösterir. Başka insanlar da böyle durumlardan endişe duyabilir. Çocuklar sık sık belli bir şey hakkında sadece kendilerinin endişelendiğini hisseder fakat bunun doğru olmadığını anlamak endişeleri hakkında konuşmaya başlamalarını çok daha kolaylaştırabilir.

Ama şimdi, “Durun bakalım,” diye düşünebilirsiniz, “eğer çocuğuma önerilerde bulunursam aklına endişelenmesi için bir dolu şey daha sokmuş olmaz mıyım?” Bizim deneyimimize göre böyle olmuyor. Çocukların korku ve endişeleri oldukça belirgin olma eğilimindedir ve genellikle başkalarının endişelerini “kapmazlar”.

Bazen çocuklar belli bir şeyden korkmadıklarını fakat korkacaklarından endişelendiklerini söyleyebilirler. Bu durumda, çocuğunuzun bu duygusu hakkında ne düşündüğünü öğrenin. Böyle hissederse ne olur? Ondan sonra ne olacaktır? Olabilecek en kötü şey nedir? Muhtemelen bu duygunun varlığıyla bağlantılı korkutucu düşünceler vardır –mesela, “Korkacağım ve kontrolümü kaybedip kendimi aptal durumuna düşüreceğim”, “Kusacağım ve herkes bana bakıp iğrenç olduğumu düşünecek” gibi.

Anladığınızdan emin olmak

Eğer kafanızda zaten çocuğunuzu neyin korkuttuğu hakkında bir fikir varsa çocuğunuzun size anlattıklarından hemen bir sonuç çıkarmanız kolay olabilir. Çocuğunuzu neyin endişelendirdiğini kesin anladığınızdan emin olmak için ona size anlattıklarından ne anladığınızı anlatmanız ve eğer yanlış anlamışsanız bunu düzeltme fırsatı vermeniz gerekir.

 

 

 

Share This