İçinizdeki çocuğun keşfi sürsün diyerek bitirmiştim geçen yazımı. Tam da kaldığım yerden devam etmeye karar verdim. “İçimizdeki çocuk” yaptığım çalışmalarda hayli gündemde olan bir konu. Geniş bir yaş aralığındaki insanlarla çalışıyorum; içlerinde 20’likler de var 70’likler de. Rakamlar değişip duruyor ama değişmeyen tek şey var: O içteki çocuğun küskün bakışı.
O yüzden öncelikle güven duygusunu yeniden kazandırmalıyız içimizdeki çocuğa. Hayat merdiveninin basamaklarını her yıl birer birer tırmanırken, zamanında size söylenen nasihatlerin, aynılarını tekrarlarken buluverirsiniz kendinizi. İçinizde denemek, denerken dizlerini kanatmak, saçlarını dağıtmak, duvarları renklere boyamak isteyen o küçüğe, her seferinde dur diyorsunuz. Evet, şuan yaşadıklarınız başınıza gelmiş şeyler ancak siz bunlardan ibaret değilsiniz. O yüzden bırakın tüm kırgınlıklarınızı ve yaralarınızı geride; inin daha derine; uzatın elinizi orda üşenmeden sizi bekleyen o çocuğa.
Onunla ilk karşılaştığımda karanlık bir odada, yatağında ağlıyordu; birilerinin gelmesini bekliyordu, korkmuştu. Odaya adım attım, “Buradayım” dedim; sessizleşti, onu kucağıma almama izin verdi. İşte o an, benim için bu dünyadaki belki en unutulmaz, tarifi en güç anlardan biriydi. Artık korkmasına gerek olmadığını, bugüne kadar onu duymadığım için üzgün olduğumu ama bugünden itibaren hep onunla olacağımı söyledim; bana güvenmesini istedim; üstelik ben de korkmuştum ya bana güvenmezse diye. Oysa o öyle bir güven duygusuyla doldurdu ki beni bir anda. O 1.5 yaşındaki bebek dünyanın en bilge kişisiydi. Her titreşiminde beni anladığını, aslında benim de onu anlamam gerektiğini, en önemli ilişkimin kendimle kurduğum ilişki olduğunu göstermeye çalıştığını fısıldıyordu adeta. Buluşmanın ve sevginin en gerçek halinde gözyaşlarımız birbirine karışmış, bütün olmuştuk. O günden beri onunla el eleyiz.
İçinizdeki çocuğu bulmak için içinize dönmeli ve sessizlikte onu dinlemeye hazır olmalısınız. Belki onu ilk seferde bulacaksınız, belki de birkaç ziyaret sonrasında çıkacak saklandığı yerden. Orada olduğunu ve sizi beklediğini bilin yeter. Onunla bağınızı kopardığınız, ondan uzaklaştığınız andaki haliyle sizi bekliyor. Buluşun onunla, neye ihtiyacı var diye sorun. Kollarınızı açıp, sevgiyle kucaklayın onu. İhtiyaç duyduğu her şey sizde var. Ben ilk buluşmamızdan sonra oturup içimdeki çocuğa bir mektup yazmış sonra da o mektubu kendime göndermiştim. O duygu yoğunluğu içindeyken bırakın dökülsün cümleleriniz kâğıda ve postalayın bunu içinizdeki o çocuğa. Postadan geldiğinde izin verin o açsın zarfı belki yırtarak, belki özenerek, kendi gözleriyle okusun tüm cümleleri ve rehber olsun size. Hatırlatsın size, kahkahası en çok ne zaman duyulurdu, kendini en huzurlu hissettiği an hangisiydi? Her hafta ona vakit ayırın, o en sevdiği şeyi yapmak için sizi peşine takmasına…
Işık Olsun!