Eğer karar verme ihtiyacı duyuyorsan, o konuda net değilsin demektir. Net olsaydın, karar vermen gerekmezdi.

Erich Schiffmann –Yoga, The Spirit and Practice of Moving Into Stillness

 

cocuklarla-farkindalik-pratigi-26-yargilamaksizin-gozlemleme-kuru-uzum-spagetti-ve-internet-v

Annelik, eğer o sarmala kapılırsan, o kadar yargıladığın bir yer ki. Kendine ve büyük bir aymazlıkla yanındakine, ötedekine, beridekine, hatta biraz büyüyünce çocuğuna bile engizisyon mahkemeleri kuruyorsun kafanda; kendini de, onları da yeri geliyor giyotinden geçiriyorsun. Beyninde yargılar, yargılar, çeneni tutsan gözlerin durmuyor, gözlerin dursa içindeki ses susmuyor. Susmuyor; yargılamadan duramıyorsun.

Kızım Ela’yı 35 ay emzirdim. 35 ay emzirmem konusunda o kadar çok yorum duydum ki, neredeyse tanıdığım herkesin bu konuda benimle kesinlikle paylaşması gereken bir fikri vardı. Hem de ne çok fikir; aman Allah’ım. Şimdi, geriye dönüp bakınca, sabrıma hayran kaldım doğrusu. “Ay ne çok yargılanmışım” dedim; ben de onları yargılayarak.

Tabi bir de madalyonun diğer yüzü var. Sıkıyor ama itiraf ediyorum. Birkaç aylık çocuğuna mama veren çok sevdiğim arkadaşıma, “Emzirmeyi yeterince denedin mi?” dememek için yutkunmam gerekiyor. Mamaya bok atmamak için efor sarf etmem gerekiyor. O, beni ben yaptığına inandığım samimiyetimi kaybetmeden, arkadaşımın emzirmemeyi seçmesiyle alakalı etiketleri beynimden kovmak vaktimi alıyor. Gerçekten çaba gerekiyor, hiç mi hiç yargılamamam için.

Acaba ne zaman çaba harcamadan bir yargısızlık içindeyim, Eline Snel’in  Sitting Still Like  a Frog (Kurbağa Gibi Hareketsiz Oturmak) eğitiminin ikinci dersiyle beraber kendime bunu çok sordum.  Eline Snel altı dersten oluşan bu  eğitimin ikinci dersini yargılamaksızın gözlemlemeye, olan bitene, sadece olduğu bittiği kadarıyla, yargılamadan, hemen hakkında bir fikir oluşturmadan, bakabilmeye ayırmış.

Bunun karşılığı bende keyifle yaşayabilmek oluyor. Keyif ve eğlence arasındaki ayrımı birkaç sene önce idrak ettim. Benim için, bir süredir, keyif almanın tanımı yargılamamak olmaya başladı. Benim deneyimimde, yargının olamadığı yerde, haz devreye giriyor. Ve müthiş bir hafiflik. Hiç çaba ya da emek harcamadan yargısızlık, sevgiliyle sevişirken, doğururken, mesela ağaca tırmanırken –o anda yaptığın her neyse onun kesintiye uğramaması için beynin kuru gürültüsünü dinlemeye vakit olmadığı anlarda oluyor; sürüngen beynin neokorteks beyne göre daha aktif olduğu anlarda. Ama gündelik hayatımız neokorteks beynimizin ağır bastığı anlarla dolu -o da şükür ki var; sayesinde karmaşık gündelik hayatımızı idame ettirebiliyoruz. Yargıladığımız anlardan yargılamama halinin olduğu alanlara, anlara girip çıkabilmek ancak belli uygulamalarla mümkün oluyor.

Bir de bu şekilde anne-babalık yapmak var. Eline Snel’in dediği gibi: “Bu şekilde anne-babalık yapmak azize ya da peygamber mertebesine ulaşmak, hiçbir yargıda bulunmamak demek değildir.” Sadece yargılarımızın farkına vararak bile o kadar büyük bir şey yaparız ki. Bunları fark ettikçe, işte o yargısız anlara, alanlara daha sık girip çıkmaya başlarız. Sonra yargılarımızı daha kolay fark etmeye başlarız; artık fark ettiğimiz için daha da çok gireriz o yargısız alanlara. Bu böyle beslene beslene büyüyerek devam eder gider.

cocuklarla-farkindalik-pratigi-26-yargilamaksizin-gozlemleme-kuru-uzum-spagetti-ve-internet-i

Kuru Üzüm

Eline Snel yargılamadan gözlemleme tekniği olarak beş duyuya odaklanmaktan başlıyor. Çünkü beş duyuyla kalabildiğimiz zaman o anın içindeyiz. Nasıl ilk dersinde nefesi bir araç olarak anlatmıştı, bu derste de önce beş duyu sonra da bütün bedeni araç olarak kullanıp yargılamamaya davet ediyor öğrencilerini. Çocuklarla beş duyu farkındalığı için Jack Kornfield’in geliştirdiği ve Jon Kabat-Zinn’in de çalışmalarında sıklıkla kullandığı Kuru Üzüm Testi’ni yapmamızı öneriyor.

Eline, Kuru Üzüm Testi’ni çocuklarla yaparken onlara bu çalışmada Dünyalı değil Marslı olduklarını hayal ettiriyor. Böylelikle çocuklar aslında tanıdıkları bildikleri kuru üzümleri bu “oyunda” hayatlarında ilk defa ellerine aldıklarını farz ediyorlar.  Bu çalışmayı aşağıda kısaca özetledim; bu çerçeveye bağlı kalarak duyularla ilgili istediğiniz ayrıntıyı ekleyebilirsiniz tabi.

Gözlerin kapalı. Eline bir adet kuru üzüm tanesi alıyorsun. Unutma, Mars’tan geldin ve hayatında ilk defa eline kuru üzüm alıyorsun.

Gerçekten Dokunma: Kuru üzümün elindeki hissi nasıl? Hafif mi, ağır mı? Yumuşak mı, sert mi? Şekli, yuvarlak mı, başka bir şekil mi? Başka ne hissi var?

Gerçekten Bakma: Gözlerini artık açabilirsin. Gerçekten ne görüyorsun? Rengi ne? Parlak mı, mat mı, büyük mü, küçük mü? Işığın gelişine göre rengi değişiyor mu? Yapısı nasıl? Başka ne görüyorsun?

Gerçekten Duyma: Kuru üzümü kulağına yaklaştırıp iki parmağının arasında bir ileri bir geri yuvarlarsan, ses yapıp yapmadığını anlarsın. Gerçekten ne duyuyorsun?

Hiçbir şey duymamak da mümkün.

Gerçekten Koklama: Kuru üzümü burnuna yaklaştır.

Ne kokusu alıyorsun? ‘İyi’ veya ‘kötü’ bir koku değil, senin o kokuyla alakalı düşündüklerin. Burnunu iz süren bir köpek gibi kullan. Gerçekten ne kokusu alıyorsun?

Dudakların ve Dilinle Dokunma: Kuru üzümü dudaklarının arasına alıp, bu sefer dudaklarınla dokunmayı tecrübe et. Bunun ellerinle dokunmaktan farkı ne?

Kuru üzümü dudaklarının arasından ağzına kaydırıp, yutmadan, dilinin yardımıyla ağzında gezdir.

Ne fark ediyorsun? Ağzında bir şey oluyor mu? Mesela ağzında tükürük salgılanıyor mu? Ağzında tükürük birikiyorsa kuru üzümü yutmadan sadece tükürüklerini yutabilirsin.

Gerçekten Tatma: Şimdi ise kuru üzümü dişlerinin arasına getirip azıcık ısır.

Ne tat alıyorsun? Tatlı mı, tuzlu mu, acı mı, ekşi mi, başka bir tadı mı var? Kuru mu nemli mi? Yumuşak mı sert mi? Ağzında başka ne fark ediyorsun?

Bütün duyularını kullandıktan sonra, kuru üzümü yut ve yuttuğun şeyi ne kadar takip edebiliyorsun bir bak, belki ta midene kadar takip edebiliyorsundur.

Tattıktan Sonra: Bu deneyimle ilgili bir şey paylaşmak ister misin? Ne fark ettin? Senin için öne çıkan ne vardı?

Kuru Üzüm Testi’nde özenle kullandığımız beş duyuyu her an kullanarak farkındalıkla dikkat sağlamak mümkün. Böylelikle yargı olmadan uyanmak, bakmak, dinlemek, yemek –her ne yapıyorsak ona yargılamamayı taşımak da mümkün. Veya ilk adım olarak bunları yaparken ne kadar çok yargımızın olduğunu fark etmek. Eline Snel’e göre bu ikisi birbirinden çok da uzak değil.

cocuklarla-farkindalik-pratigi-26-yargilamaksizin-gozlemleme-kuru-uzum-spagetti-ve-internet-ii

Spagetti

Eline Snel beş duyunun ötesinde altıncı bir duyu olarak beden farkındalığına değiniyor. Kastettiği şey şu: bedenini bir bütün olarak dinlemek hatta onun sana söylediklerini duymak.  Çocuklarla altıncı duyu olarak bedeni deneyimlemek için önerdiği tekniklerden biri Spagetti Testi. Pişmemiş ve pişmiş spagettinin arasındaki farkı, gevşemiş ve gergin beden arasındaki farkı çocuklara anlatmak için kullanıyor. Eline’in çocuklara anlatırken kullandığı metaforlara bayılıyorum.

Spagetti Testi’nde yüzünden başlayarak bedenin değişik yerlerini sıkmak, sıkarak tutmak, sonra da sıkmayı bırakmak ve bu şekilde bedeni gevşetmeye çalışıyorsun. Bu iki ucu da deneyimlemek için bilinçli gerginleştirip rahat bırakma yöntemini yogada da kullanıyoruz. Spagetti Testi’nin özeti aşağıda:

Yüz: Gözlerini sık, sanki güneşe bakar gibi. Çeneni, dudaklarını sıkabildiğin kadar sık ve bırak.

Avuçlar: Yumruklarını sıkabildiğin kadar sık ve bırak.

Karın: Karnın dümdüz olana kadar göbeğini içeri çek. Nefesi tuttuğunu fark ettiğin zaman karnını serbest bırak.

Bacaklar: Ayak parmaklarını dışarı yuvarlayarak sık ve dizlerini birbirine güçlüce it.

Ve en sonunda bunu da bırak.

Şimdi tamamen nefesine odaklan.

Çocuklar, Spagetti Testi ile bedenin hem bütünüyle hem de ayrı ayrı parçalarıyla altıncı bir duyu olmasını tecrübe ediyorlar. Ama bence bedenlerimizden o kadar kopuk yaşıyoruz ki aslında Spagetti Testi’ni yapması gerekenler çocuklardan önce biziz.

cocuklarla-farkindalik-pratigi-26-yargilamaksizin-gozlemleme-kuru-uzum-spagetti-ve-internet-iii

İnternet

Bedenin bilgeliği artık günümüzde yeni bir konu değil. Travma terapilerinde, aile dizimi çalışmalarında, kraniosakral terapide bedenin zekâsı esas alınıyor.  Hocam Erich Schiffmann, biz öğrencilerine, “Mesela giyinirken içinize sorarsanız çekmecedeki bir şey daha parlak gözükecek; ne giyeceğinizi seçerken bile içinize sormayı deneyin” derdi. Erich, bedeni iç rehber (inner guidance) olarak kullanmayı internete-hatta bağlanmak olarak tanımlıyor. Güvenip, bol bol uygulayıp, bu rehberi kullanmayı becerebilirsek, yaşamımızın bambaşka bir hale dönüşeceğini söylüyor.

Samanyolu Galaksisi’ne eklenen gezegenler gibi, bedenimizi de, öğrene geldiğimiz beş duyunun yanında altıncı duyu olarak dağarcığımıza ekleyebiliriz. Bu altı duyunun hepsini de yargılamadığımız anlar yaratmak için kullanabiliriz. Birçok farklı ekolden gelen hocanın önerisi bu. İşe yaradığını hatta keyif verdiğini bizzat deneyimledim. Kızım Ela bir sebepten oyunumuz kesintiye uğrarsa “Oyuna Devam!” diye uyarır beni. Ben de bir sebepten dolayı hattan düştüğümde kendime hatırlatacağım: Bağlanmaya devam!

Sepin İnceer

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/cocuklarla-farkindalik-pratigi-26-yargilamaksizin-gozlemleme-kuru-uzum-spagetti-ve-internet/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/cocuklarla-farkindalik-pratigi-26-yargilamaksizin-gozlemleme-kuru-uzum-spagetti-ve-internet/" data-text="Çocuklarla Farkındalık Pratiği 2/6: Yargılamaksızın Gözlemleme, Kuru Üzüm, Spagetti ve İnternet" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/cocuklarla-farkindalik-pratigi-26-yargilamaksizin-gozlemleme-kuru-uzum-spagetti-ve-internet/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><a href="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/sepin-inceer.jpg"><img decoding="async" class="alignleft size-full wp-image-23467" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/sepin-inceer.jpg" alt="sepin-inceer" width="169" height="223" /></a></p> <p>Mutlu kadınların ve çocukların dönüşüm yaratacağına inanan bir kadınım. Evliyim; Ela&#8217;nın (4,5) annesiyim. Üsküdar Amerikan &#8217;95, Boğaziçi İşletme &#8217;99 mezunuyum. İçimdeki çocuğu ve çocuklarla oynamayı çok seviyorum. <em>Farkındalıkla Ebeveynlik</em> ekolünün Türkiye&#8217;deki iki eğitmeninden biriyim. Yoga eğitmeniyim; bedenim üzerinden kendimi keşfetmek bana çok ilham veriyor. Yoga ve meditasyon pratiğim Farkındalıkla Ebeveynlik prensiplerine göre annelik yapabilmemi mümkün kılıyor; buna minnettarım. Yazı yazmayı çok seviyorum; bir blog&#8217;um ve üzerinde çalıştığım bir  resimli çocuk kitabım var.</p> <p>2014 sonu itibariyle ortağı olduğum girişim sermayesi fonundan ayrıldım ve  halen eski işim sebebiyle bazı şirketlerde yönetim kurulu üyesiyim. Yazı, ebeveynlik çalışmaları ve yoga dışında, kadınların hem girişimci hem yatırımcı olarak daha aktif olması için çaba harcayan iki oluşumda yatırımcıyım (<em>Arya Kadın Yatırım Platformu ve Rising Tide Europe)</em>. <em>Kagider</em><em> – Türkiye Kadın Girişimciler Derneği</em> üyesiyim. <em>Doğana – Doğumda Kadın Hakları Derneği</em>’nin kurucu üyesiyim.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This