“Bu kadar sorun varken ‘bayan’ değil ‘kadınız’ diyen agresiflere çok sinirleniyorum…”
Bir kadından duyduğum bu sözler, hayata bakışımızın ve hayatı algılayışımızın dilimize nasıl da yansıdığını fısıldadı bana. Hayatı her şey bir birinden ayrıymış gibi algılamak…
Mesela; “Çok duyarlıyımdır” diyen birinin sokaktaki köpeğe tekme sallaması; çöplerini etrafa saçması; yanında yere düşene ilgisiz kalması… Ha bu arada “hayvanları koru, çevreyi koru” gibi ders verici yazılardan da hiç hazzetmem. Anlatmak istediğim mesele başka. Duyarlıysan duyarlısındır. Hepsi aynı yahu. Ona, buna, şuna… Yaşamın bütünselliğidir bu.
Hayatın bir kısmıyla ilgilenirken “Aman bu kısmı daha az önemli” diyerek hayatı ayrıştırır ve bazı alanların üzerinden geçiverirsek, o ilk “en önemli” dediğimiz konunun da aslında biraz üzerinden geçiveririz. Bir taraftaki aksaklık dalga dalga yayılır her yana.
Kızgınlığı, gelişim ve dönüşüm için kullananların bazıları sokaklarda “Biz bayan değil kadınız” diyerek yürüyorlar. Kimisi bu yürüyenlere anlamsız bakıyor, kimisi ayıplıyor: “Kadın mı? Ay ne ayıp şey!” diyor. Kimisi de “Bu kadar sorun, sıkıntı arasında ayol bunların takıldığı konuya bak!” çıkışıyla dudak bükerek, cık-cık yapıp hışımla arkasını dönüyor.
Kadına, kadın diyemedikçe, marazlı cinsellik, utanç, ifade edememe, eşitlikten uzak insanların doyumsuz ilişkileri, kadını insanlıktan ayrı ve bir objeymiş gibi algılama tohumları ekeriz. Kadın demek “ayıplandıkça” kadın olmak daha bir “ayıp” oldukça biraz daha eksileceğimizin kesif kokusu gelmiyor mu kuzum sizin de burnunuza? Tutsaklık varsa bir yerde, etkisini gösterir aslında her yerde.
Zihinler özgürleştikçe yaşamımız da özgürleşiyor. Kelimelerimiz algımızdan çıkıp tekrar kapılarımızı tıklatıyor, içeri girip yeniden şekillendiriyor algımızı. Tam da hayatın bütünselliğine uyan bir işleyiş. Kendini kelimelerle dışarı vururken zihin ve tekrar o kelimelerle beslenirken; bedenimizde, ilişkilerimizde, yaşamla hissettiklerimizde ete kemiğe bürünüyor. Her şey birbirine bağlı ve birbirini etkiliyor.
Dil bir kültürü yansıtır ve bir yaşam biçimini de yaratır.
“Neden takılıyorsun bu kadar tek bir kelimeye? Ne anlatmak istediğimi anladın, bu sadece bir detay yahu!” diyor bazıları bana. Ortamı germenin ne âlemi varmış yani şimdi, herkesin kullandığı kelimeyi kullanamaz mıymışım? Kelimelere çok takılıyormuşum… Bir kelime bu kadar gerebiliyor yani! Güçlü bir kelime demek ki bu “kadın.” Zihinden silmek isterken birileri “kadını” kendine “kadın” diyerek kadın olabilmek… Bu kadar örtülü olunması istenirken, tam da şimdi olabilmek güçlü bir deneyim.
“Kadınız, bayan değil”e burun kıvıranlara, “Bir kelimeyle ne değişecek?” diyenlere: Ayağındaki minicik dikeni “Aman, daha önemli işlerim var!” diyerek çıkarmazsan, o daha önemli işlerine gidecek bir ayağın olmayabilir. Hele siz bir başlayın dikenleri ayıklamaya, olanı olduğu gibi ifade etmeye, kadına kadın demeye, o ifadenin yaratılarını hep beraber hissetmeye başladığımızı göreceksiniz.
İlk adımlardır ki diğer adımları peşinden getiren ve belki ufacık adımlardır koca bir yolu yürüyen. Hayatımızın bir alanında yaptığımız değişiklik, bahar kokularının rüzgârla her yere dağılması gibi tüm alanlarımıza yayılacak ve tüm hayatımızı etkileyecektir. Bir kelebeğin kanat çırpışının bilinmez uzaklarda yarattığı etki misali…
BÜTÜN DETAYDA SAKLIDIR, yazdı kadın ve nokta değil virgülle bitirdi cümlesini, biliyordu ki bu daha da devam edecek bir özgürleşme süreciydi.
Keditör’ün notu:
Bu “bayan” meselesinin iyice azıttığı ve gerçekten baydığı şu günlerde www.bayandegilkadin.com sitesini ziyaret edip anarşist eylemlerinizde kullanmak üzere BAYAN DEĞİL KADIN çıkartmaları sipariş edebilirsiniz. Gönderiyorlar. Tecrübeyle sabit. Gerçi ben, “Pisi Değil Kedi” çıkartması da istemiş olabilirim… Emin değilim.