Bizim doğrularımızla çelişen her görüşün yanlış olduğuna dair bir algımız vardır. İçine sürüklendiğimiz iletişim çatışmaları, gerilime yol açan fikir tartışmaları, farklı politik görüşlere karşı tepkisel tutumumuz, hata olarak gördüklerimize yargılayıcı yaklaşımımız bu algının sonucudur. Herkesin, her şeyi bizim algıladığımız gibi algılamasını isteriz.
Bir an için algılarımızı renklerin simgelediğini düşünelim. Diyelim ki bizim algımız kırmızı, başkalarının algıları ise farklı renkler. Bizim kırmızı gördüklerimizi başkaları farklı renkler olarak görüyor. Herkes kendi rengini (kendi doğrusunu) diğerlerine kabul ettirmeye çalışıyor. Bizim bunu başardığımızı ve herkesin her şeyi kırmızı görmeye başladığını düşünelim. Hem de kırmızının tek tonu (çünkü en küçük farklılığa bile tahammülümüz yok). Artık her şey kırmızı; taş, toprak, gökyüzü, denizler, bitkiler, hayvanlar, insanlar, giysiler, eşyalar… Aklınıza gelen her şey kırmızı. Her şey kırmızı olduğu için artık farklılığı algılayamıyoruz. Deniz nerede bitiyor, kara nerede başlıyor; evlerle tepeler birbirine karışmış, hangisinin ev, hangisinin tepe olduğunu anlayamıyoruz. Her şey aynı tonda kırmızı olduğu için hareket eden arabaları, yolda yürüyen insanları algılamamız da imkânsız. Çünkü kırmızı içinde ilerleyen kırmızıları fark etmemiz mümkün değil. Artık kitaplar da yok; çünkü kırmızı renkli kâğıda basılmış kırmızı harfleri seçemiyoruz. Aynı şekilde bilgisayarlar da işlevsiz kalmış durumda; kırmızı ekranda kırmızı dosyalar, kırmızı klasörler nereye saklanmış bulmak mümkün değil. Tesadüfen bulsak da bulduğumuzdan nasıl emin olabiliriz? Artık eşimizi dostumuzu sadece seslerinden tanıyabiliriz. İşitme engeli olanların bu olanakları da yok.
Hayal gücümüzü zorlayabilir, bu tabloyu sayfalar boyunca uzatabiliriz. Sizi daha fazla germeyelim. Gördüğünüz gibi, gerçekte gerilimi yaratan farklılık değil, farklılığı ortadan kaldırmaktır. Farklılık, özgünlüğümüzün kaçınılmaz sonucudur ve özgünlük gerilim değil estetik yaratır. Doğaya bakın; her rengi içinde barındırır ve belki de hepimizin tartışmasız hemfikir olacağı bir estetik harikasıdır.
Özetle;
Farklılığı yaratan özgünlüktür.
Estetik dediğimiz şey ise özgünlüklerin uyum içindeki birliğidir.
Farklılığa tahammül edememek özgünlüğe (bireyselliğe) katlanamamaktır.
Dikkat edelim, yok etmeye çalıştığımız farklılığımız değil, özgünlüğümüzdür.
Özgünlüğü yok etmeden farklılığı ortadan kaldıramayız.
İnsanları kendimize benzetmeye çalışmak kendilerinden vazgeçmelerini istemektir.
Her şey bize benzediğinde ise artık ortada biz diye bir şey de kalmaz.
Saim Koç