Bir psikoterapist olarak işimin esaslı bir kısmını (bana geldiklerinde geçmişlerinin bugünkü ilişkilerinde ne denli canlı bir biçimde yer aldığını fark eden) danışanlarıma rehberlik etmek oluşturuyor. Çoğumuz geçmişi arkamızda bırakıp ilerlemek istememize rağmen, hayatımızı ebeveynlerimizin veya aramızda çözümlenmemiş sorunların olduğu başka önemli kişilerin rollerini yeni insanlara vermeye devam ederek sürdürürüz. Freud bu olguya “aktarım” (transferans) adını vermişti.

Aktarım yaptığımızda; geçmişte hissettiklerimiz ve inandıklarımız şimdi kurduğumuz ilişkilerde yeniden ortaya çıkar. Aktarım bilinçsizdir; esasen, kişiliklerin karıştırıldığı bir durum yaşadığımızı, şu anda hayatımızda olan birini geçmişte hayatımızda olmuş birinin yerine koyduğumuzu fark etmeyiz.

Aktarım örneklerinden biri, doktoruna aşık olan kadın hastadır. Erkek doktor naziktir, anlayışlıdır, güvenilirdir ve kadınla gerçekten ilgilenmektedir. Bütün bunlar, kadının babasında bulunmasını arzu etmiş olduğu özelliklerdir. Hasta daha sonra doktoruyla evlenebilir ve zaman içinde kocasının hayal ettiği adam olmadığını anlayabilir.

Bilinçli zihni ve kalbi babasının yerine koyacak birini bulduğuna inanmıştır. Bilinçaltı ise özlemini çektiği babayı bulmak yerine, büyük bir beceriyle babasının yerine geçirecek birini bulmuştur. ilişkinin ilerleyen bölümlerinde, doktor kocanın sonuç olarak babaya benzeyen; hep meşgul ve karşındakini dinleme yeteneğinden yoksun biri olduğu ortaya çıkmıştır. Bağlanma, aktarılan bir umutla başlamıştır ama gerçekte aktarılan geçmişin bir tekrarı olur.

Önemli ilişkilerimizin üzerimizde yaptığı kalıcı etki, hayatımız boyunca diğer ilişkilere uyguladığımız bir şablon yaratır. Hayatımızın bir melodisi vardır ve bu melodinin çeşitlemeleri asla temel ezgiden çok farklı değildir. Ne biz, ne de başkaları olup bitenlerin farkındadır.

Hâlâ açık olan yaralarımıza şifa ararız. Uzun zaman önce yırtılmış, lime lime edilmiş şeyleri dikip toparlamanın hasretini çekeriz. Karmaşık yaşam öykümüzde eksik kalan şeyleri, yeni eşlerimiz/sevgililerimiz, çalışma arkadaşlarımız veya meslektaşlarımızla olan ilişkilerimiz aracılığıyla tamamlamaya çalışırız. Aktarım, bu anlamda, geçmişimiz üzerinde çalışmak için gayet yararlı ve kestirme bir yoldur. Aktarımın farkında olunduğu, gizli saklı olmaktan çıkarıldığı ve çözümleme sorumluluğu üstlendiğimiz sorunu tanımlamak için kullanıldığı sürece, bunu yapmak sağlıklıdır. Sorunumuzun ne olduğunu keşfetmek, o ilişkinin bize sağlayacağı kişisel mutluluk kadar önemli amaçlardan biri olabilir.

Aktarım, farkında olmadığımız ve başkalarını sorunlu geçmiş ilişkilerimizdeki kişilerin yerine koyarak kullandığımız zaman, sağlıksızdır. Bu sorunlu geçmiş, kendisini tamamlayacak daha doğrudan ve bilinçli yollar bulabildiği zaman, gelişiriz. Ancak bundan sonra karşımızdaki kişiler hikâyemizin kapanına kısılmamıza yardım eden oyuncular olmaktan çıkar ve hikâyemize devam etmek için bize suflörlük eden bireylere dönüşürler.

Hiç kimse aktarımdan kaçamaz. Nasıl elmalar elmalı turtanın ayrılmaz parçaları iseler, aktarım da aynı şekilde ilişkilerin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu kitapta hepimizin neden ve nasıl aktarım yaptığımızı, aktarım sayesinde kendimiz hakkında neler öğrenebileceğimizi ve uyanık yetişkinler olarak aktarımla nasıl baş edeceğimizi öğreneceğiz. Gözümüzü geçmişten ayırmayacağız, hayal kurma eğilimimize göz kırpacağız ve şu ana sadık kalmayı umacağız. Kimi zaman, umudun hatalı bir çeşidi olan ve bize hiçbir yararı bulunmayan hüsnükuruntuda teselli buluruz. Gerçek umut görünür bir değişim olasılığına dayalıdır. Hüsnükuruntu ise laftır, iyimser bir tahmine dayalıdır.

Geçmiş Şimdi Olduğunda adlı kitabımda, hayata ve ilişkilere dair seçimlerimizin ne kadar da çok kendi geçmişimize bağlı olduğunu ve evimiz sandığımız yerin ne kadar büyük kısmının aslında arkeolojik alanlara dönüşmüş olduğunu fark ederek şaşıracağız. Amacımız, geçmişimizin üzerimizde yaptığı engelleyici etkiyi kırmaktır. Başarmamız gereken ise bu tarihten (geçmişten) bizim için yararlı olanları korumak, kendimizi ve ilişkilerimizi yeniden yapılandırmak konusundaki yeteneğimizin kısıtlanmasına yol açabilen taraflarıyla da mücadele etmektir. Kendi geçmişimizin hapishanesinden kaçıp, cesurca Yalnızca Burada Cennetine firar etmek ve geçmişin hapsedici duvarlarını yiğitçe bir adımla aşarak Yalnızca Şimdi Cennetine ulaşmak ne heyecan verici bir olasılık.

Share This