iletisim-nedir-i

Kim İşitilir ve Neden?

 

Roma imparatorluğu zamanında, imparatorun orduları dünyayı fethetmişlerdi. Ancak Romalıların hiçbir zaman fethedemediği bir topluluk vardı. Bu insanlar Betlehemli büyük öğretmenin takipçileriydi. Tarihçiler bu insanların güçlü olmalarının nedenlerinden birinin haftada bir kez toplanmaları olduğunu uzun yıllar önce keşfetti. Karşılaştıkları zorlukları paylaşıyor ve birbirlerine destek oluyorlardı.

 

Konuşarak yaşarız. İşte bu tür bir hayvanız. Çene çalarız, gevezelik ederiz, dedikodu yaparız. Dile getirdiğimiz her şey iki düzeyde  işlev görür. Birincisine hepimiz aşinayız: Dil fikirleri iletir. İkinci düzey, çoğunlukla bize görünmez ama iletişimde önemli rol oynar: Bir sosyal davranış biçimi olarak dil, ilişkileri müzakere edip sonuca da bağlar. Yani hepimiz bir şekilde kendimizi ifade etme ve başkalarını özgürce konuşmaya teşvik etme gücüne sahibiz. Öyleyse sahici iletişim neden bu kadar zordur? İnsanlar neden ayağa kalkıp doğruyu söyleyemezler? İletişime geçmenin en iyi yolu nedir? Eleştiride bulunmanın, özür dilemenin, övgünün, öneri getirmenin, talimat vermenin tek bir en iyi yolu olabilir mi? Son olarak, kaybolduklarında erkeklerin durup yön sorma olasılığı, neden kadınlara nazaran çok düşük? 🙂 Yanıt, beynimizin iletişimi algılama ve işleme biçimleri konusunda yapılan araştırmalarda yatıyor.

Konuşmanın Ötesinde İletişim

Artık hepimiz “sözel olmayan” iletişimin gücünü biliyoruz. “Kültürel etkiler” ve “bireysel kişilikle” birlikte “cinsiyet” de iletişim becerilerimiz üzerinde önemli rol oynuyor. Çocukları oyun oynarken gözlemleyen sosyolog, antropolog ve psikologların araştırmaları, hem kız hem de erkek çocukların dostça ilişki geliştirme ve konumlarını müzakere etmenin yollarını bulabildiğini gösteriyor. Kız çocuklar genelde tek bir iyi arkadaşla veya küçük bir grup içinde oynayıp konuşarak zaman geçiriyorlar. Kızlar, içlerinden birinin diğerlerinden daha iyi olmasını önemsizmiş gibi göstermenin ve hepsinin nasıl aynı olduğunu vurgulamanın yollarını öğreniyorlar. Kızların çoğu, çocukluktan itibaren, kendilerinden çok emin görünmenin onları akranları arasında tutulmayan biri haline getireceğini öğreniyor. Erkek çocuklarsa çok farklı bir biçimde oynama eğilimindeler. Çoğunlukla daha çok çocuğun katılabileceği daha büyük gruplar halinde oynuyorlar. Erkek çocuklar genellikle birbirlerini patronluk taslamakla suçlamıyor, çünkü liderin daha aşağı konumdaki çocuklara yapmaları gerekeni söylemesi bekleniyor. Erkek çocuklar yeteneklerini ve bilgilerini sergileyerek, diğerlerine meydan okuyarak grup içindeki konumlarını elde ediyor ve koruyorlar.

Bu, tüm erkek ve kız çocukların bu şekilde büyüdüğü veya bu grupların içinde kendilerini rahat hissettikleri anlamına gelmiyor. Ama esas itibarıyla, çocukluktaki bu oyun grupları erkek ve kız çocukların karşılıklı konuşma tarzlarını öğrendikleri yerler oluyor. Bu anlamda, erkek ve kız çocuklar farklı dünyalarda büyüyorlar. Araştırmalar da kadınların özgüvenlerini olduğundan daha az gösterdiğini, erkeklerinse kendileri hakkındaki şüpheleri en aza indirmek için didindiğini gösteriyor. Çocukluktan itibaren belirginleşen bu “cinsiyete özel” hareket biçimleri, birer yetişkin haline gelen bireylerin sadece iş hayatlarında değil, dostluklarında, evliliklerinde ve tüm sosyal ilişkilerinde de belirleyici rol oynuyor. İletişim kurma şeklimizin kökeni düşündüğümüzden daha derinlerde yatıyor.

iletisim-nedir-ii

İzleme ve Dinleme

Anlayacağınız iletişimin, kastettiğimiz şeyi söylemek kadar basit bir şey olmadığına gündelik hayatımızın her dakikasında şahit oluyoruz. Kastettiğimiz şeyi nasıl söylediğimizin önemli ölçüde belirleyici olduğunu, beden diliyle desteklenmeyen sözcüklerin inandırıcı olmadığını yaşayarak öğreniyoruz. Sözcükleri ve beden dilini kullanmak her ne kadar öğrenilmiş bir sosyal davranış olsa ve nasıl konuşup dinlediğimiz kültürel deneyimden büyük ölçüde etkilense de karşılıklı iletişimde bilinçli zihnimizin haberdar olmadığı birçok dinamik devreye giriyor. Biriyle her temasımız akıldan olduğu kadar duygudan da etkileniyor. Kendimizi sıklıkla yeni tanıştığımız birine niçin kanımızın kaynamadığını anlamaya çalışırken buluyoruz, düşmanlıkları niye tatlıya bağlayamadığımıza kafa yoruyoruz, neden hep yanlış anlaşılıyoruz ve neden stresli durumları pek iyi idare edemiyoruz?

Çünkü konuşmayla ilgili taktikler içeren bir alet çantası sayesinde iletişim kurmanın tüm teknik gereklerini yerine getirsek bile (selamlaşma, konuşma hızını ve ses tonunu ayarlama, konuşma sırasını bekleme, duraklama, kelime seçimi ile espri, soru ve özür gibi unsurlanın kullanımı vs.) geçmişimiz, deneyimlerimiz, zihnimizde asılı kalan görüntüler, ardımızda bırakamadığımız yükler devreye girerek iletişim şeklimizi doğrudan etkiliyor.

Ancak bizi içimize kapayan unsurları bildiğimizde, bizi hırçınlaştıran tehlike noktalarımızın hangileri olduğunu keşfettiğimizde, yani açık bir kişisel farkındalığa ulaştığımızda, korumasızlığımızı öngörebiliyor ve tepkilerimizi iyileştirebiliyoruz.

Kendimizi ve başkalarını susturduğumuzda ise–susmanın, önem verdiğimiz ilişkileri korumanın ve işimize bakmanın en iyi, en doğru ve yegane yolu olduğuna inandığımızda- kendimizi aldatıyoruz. Kısır sessizlik sarmallarının yerine iletişim sarmalları koyabilir miyiz? Yanıt evet, ama bunu yapmak için her zamankinden farklı hareket etme cesaretini bulmamız gerekir.

 

Kuraldışı’nın 21 Ocak’ta başlayacak Etkisel İletişim workshopu ile ilgili bilgi edinmek ve kayıt yaptırmak için tıklayın.

 

Mutlu Dinçer

 

Share This