….
Çözümü değil tepkiyi yazdım… Çözüm için söylenecek çok şey var ama şu da çok önemli bir gerçek ki doğru tepki çözümü daha da kolaylaştıracaktır…
….
Bir önceki mailimde bireysel gelişimdeki teknik konulara ısınamadığımı söylemiştim, sanırım onun da sebebini buldum. Okuduklarımdan sonra işitsel ağırlıklı bir insan olduğumu düşünüyorum. Kısmen de kinestetik yanım var… Bu boyutuyla bireysel gelişimin belki de dışsal (görüntü) yönü teknik alıştırmalara soğuk bakıyorum 🙂 Her ne kadar soğuk baksam da öğretilmiş görselliğim sayesinde de durumu bu şekilde kategorize edip sizinle de paylaşıyorum 🙂
Buradaki önemli tespitlerimden bir tanesini de (Nil Gün Hanım insanların yüzde altmışının görsel olduğunu belirtiyor) bu büyük oranın belki de önemli bir kısmını da öğretilmiş görselliğe sahip olanlar oluşturuyor diye düşünüyorum. Günümüz dünyasının tamamen görsellik üzerine kurulmuş olmasının bunda büyük etkisi var sanırım…
Çok kısa süre içerisinde nerelerden nerelere geldim… Yukarıdaki cümleleri yazdıkça kendime şaşırıyorum. Hiç yanından geçmeyeceğim konulardı belki de bunlar…
Arkadaşım mail atmış… Çok sevindim… Zor bir dönemden geçiyor… Onunla konuşurken kendimi düşündüm… İnsanın kendini değiştirmesi o kadar basit ki; ama onu insanın kendisine anlatmak ve ona inandırmak da bir o kadar zor. Yani başkalarının kendinde gördüğü ışığı kendisinin görememesi… Her halde hayat da bu demek :)))
Çok ilginç bir tespitimle son vermek istiyorum maile… Değişime inandığım günden itibaren hayatıma giren, paylaşım yarattığım herkesin yaşam enerjileri çok yüksek… Sanırım bu da çekim yasası olsa gerek :))
….
Dikkatimi çeken bir konu oldu. Dünyayı kadınlar yönetiyor meselesi … Bu yaklaşımı zaman zaman her iki cinsiyette görmek mümkün. Erkekler de kadınlar da dünyayı kendilerinin yönettiğini varsayıyor. Neden böyle bir gereksinimleri var insanların? Dünyada kendini yönetebilmekten daha büyük bir imparatorluk var da ben mi bilmiyorum acaba? Yetmiyor mu insanlara kendini yönetebilmek?
….
Ne zamandır farkında olduğum ama bir şekilde düzeltmek için gösterdiğim çabaların son derece yüzeysel ve yetersiz kaldığını bu sabah fark ettim.
Bugün  iş yerimde kıyamet kopacak çünkü aylar süren zaman içinde hazırlamak zorunda olduğum raporu hazırlamadım. Başka işlerimi de aksatıyorum. İşten atılmam çok büyük olasılık. İşyerinde saçma sapan şeylerle vakit geçiriyorum ve performansım inanılmaz şekilde günden güne korkutucu bir şekilde düşüyor, artık yerlerde sürünüyor. Kendimi motive etmeye çalışıyorum ama başaramıyorum. Tarihleri, olayları, isimleri unutuyorum.
 Sonuç olarak sanırım kendimi işten attırmaya çalışıyorum ama sorun şu ki acayip borç içindeyim ve eğer işten atılırsam korkunç zor durumda kalacağım. İşten atılmak bir yana gece gündüz çalışıyor olmam lazım.
Sürekli işlerimi aksatıyor olmanın vicdan azabı ile yaşıyorum ama bir türlü işlerimi yapamıyorum. Artık zaten çabalasam da yapamaz hale geldim. Basit bir işin başında saatlerce oturuyorum, sanki beynim kapanıyor, kafam karışıyor yapmayı beceremiyorum.
Neden bu kadar zor duruma sokuyorum kendimi? Neden bu şekilde eziyet ediyorum kendime?
….
Biliyor musunuz rüyamda bir kadını dans ederken gördüm… Bu benim olmak istediğim versiyonum galiba… Gayet esnek, neşeli, coşkulu enerjik bir kadın… Hayatla dans eden bir kadın.:))))
Bu özgürleşme sevincimi paylaşmak istedim… Her şey  güzel oluyor :)))

Yazıma her zaman olduğu gibi bana gelen epostalardan seçtiğim parçalarla başladım.

Metinlerden gönderenlerin özeline dair detayları çıkardım.

Yaşamlarımıza seçimlerimiz yön veriyor.

Seçtiğim bakış açısı nedir?
Seçtiğim yaşam tarzı nedir?
Seçtiğim inanç nedir?
Seçtiğim tepki nedir?
Kime inanmayı seçiyorum; kendime mi, başkalarına mı?
Kendime inanmayı seçmek istiyor muyum?
Yaşamımda kimlerle olmayı seçiyorum?
Kendimi yönetmeyi seçiyor muyum?
Kendim yerine başkalarını mı yönetmeyi seçiyorum?
Destek almayı seçiyor muyum?
Değişmeyi gerçekten seçiyor muyum?
Kendime yatırım yapmayı seçiyor muyum?
Hayatla dans etmeyi seçiyor muyum?
İçsel özgürlüğümü seçiyor muyum?
Kendimle yüzleşmeyi seçiyor muyum?

Seçimlerimiz kaderimizi oluşturuyor.

Seçimlerimizin ne kadarı bilinçli, ne kadarı otomatik?

Otomatik olanların farkında olmayı seçiyor muyum?

Yazın bana.

Seçimlerinizi yazın.

Sorunlarınızı iletin, sorularınızı sorun.
Duygularınızı, düşüncelerinizi, bilgilerinizi paylaşın.
İtirafta bulunun.
İçinizde birikenleri satırlarınıza dökün.

 berna@kuraldisi.com  adresime “Yasam Cesurları Sever” konulu e-postanızı yollayın. İçine bir tutam cesaret, bir tutam umut, bir tutam sevgi koyun.

Bir filmdeki karakterin dediği gibi, “Yüzüstü düşme riskini göze alabilirsek her istediğimizi yapabiliriz.”.

Yaşam, tüm korkularına rağmen adım atanları ödüllendirir.

Öğrenmenin, deneyimlemenin sınırı yok…
Paylaşmanın keyfi çoook…

Her şey çok güzel oluyor  
Bana bol bol yazın, iluga (güzellikle) yaşayın 

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/inancin-parcasi-olalim/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/inancin-parcasi-olalim/" data-text="İnancın Parçası Olalım" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/inancin-parcasi-olalim/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p>28 Ocak 1966’da, kova üstü ikizler olarak doğmuş bir hava kadınıdır ve hayatında her alanda, sürekli <a href="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/BERNA1.jpg"><img decoding="async" class="alignright size-full wp-image-3421" title="BERNA" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/BERNA1.jpg" alt="" width="169" height="215" /></a>hareket halinde, değişim içindedir.</p> <p>Meraklıdır ve yeni bilgiye bayılır. O kadar ki, pazarlarda meyve sebzenin gazete kâğıtlarına konduğu yıllarda, eve getirilen erzakın yerleştirilmesine yardım ederken kendisini hep o gazete kâğıtlarını okumaya dalmış bulduğunu söyler.</p> <p>Bilgileri görsel almayı tercih eder. Filmler, diziler gibi hikâye anlatan görsel araçlarla bilgiye ulaşmak hoşuna gider. Okumayı da sever. Hikâye içinde aktarılan bilgi beynine çok iyi geldiğinden, mesela, Paulo Coelho okumaya bayılır.</p> <p>Sohbet, çikolata, kahve, sinema, bir kadeh şarap ve belki hatta sıcak şarap; evinin huzuru, doğal, sakin, dingin ortamlar, güzel ve duyguları harekete geçiren müzik, dans; Kaş; sevgiyle üretilen, yaratılan her şeyin hayatı yaşanmaya değer kıldığına inanır. Hayatın bütününü meditasyon olarak görür; her saniyesini doya doya yaşayıp dolu dolu hissetmeye bakar.</p> <p>Kendisini şöyle tarif eder:</p> <p>Ben, kurumsal kültüre ve kalite belgesine sahip bir şirkette uzman ve yönetici olarak çalışma hayatı; psikolojik problemlere sahip bir annenin yaşama bağlanmasında yol arkadaşlığı, hiperaktiflikten etkin bireyliğe geçiş yapan bir gencin anneliği; üç evlilik, iki boşanma, çok değerli eğitmenlerden iş ve bireysel gelişime yönelik eğitimler, hem başarıların hem dibe vurmaların aynı doğallıkla yaşandığı ve her seferinde bir adım daha ileriye atılan, hep daha doğrunun arandığı üretken, olumlu değişimlere geçiş sağlayan bir yaşam anlamına geliyorum.</p> <p>Ve her bir hücreme işlenmiş olan ve işlenmeye devam eden tüm bilgilerimi ve deneyimlerimi evrensel paylaşıma açmaya bayılıyorum.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This