Hani en iyi özelliğim mükemmeliyetçi olmam diye böbürlenen insanlar vardır ya, işte ben de yıllarca mükemmeliyetçiliğin iyi bir şey olduğu yanılgısıyla yaşayanlardandım. Bir işi yapıyorsan tam yapacaksın! Yoksa hiç yapma daha iyi tavrı takınanlardandım. Meğer hem kendime hem başkalarına ne kadar yorucu davranmışım. Fark etmem, idrak etmem, kabul etmem, değişim yönünde adım atmam maalesef uzun sürdü. Bu yazı ile yıllarca baskı altına aldığım kendimden ve aşırı taleplerimle bunalttığım herkesten özür dilerim. Mükemmeliyetçilik mi? Artık benden uzak dursun! Mükemmeliyetçiliğimden mükemmel (!) bir hızla özgürleşiyorum.

Mükemmeliyetçilik, Gordon H. Flett ve Paul L. Hewitt (2002) tarafından kendine yönelik, başkalarına yönelik ve sosyal olarak belirli mükemmeliyetçilik olarak üçe ayrılıyor. Kendine yönelik mükemmeliyetçilik, sürekli olarak kendini eleştirme, gerçek dışı standartlar belirleyerek ve kendinden son derece yüksek beklentiler ile bir nevi kendine zulüm etmesi olarak tanımlanabilir. Başkalarına yönelik mükemmeliyetçilik de ise kişi belirlediği gerçekdışı beklentilere başkalarının uymasını bekler. Aşırı talepkar ve hata bulma eğiliminde olduklarından genellikle doyumlu ilişki kuramazlar ve öfke dolu olurlar. Sosyal olarak belirli mükemmeliyetçiler ise onay ve takdir görebilmek için çok yüksek standartlara ulaşmaları gerektiğine inanırlar. Başkalarının onlardan aşırı beklentileri vardır ve bu beklentileri yerine getirmezlerse kabul görmeyeceklerdir. Bu yanlış inançlarla birlikte de depresyona, öfkeye, sosyal kaygılara davetiye çıkarırlar.

 

Artık kendime zorlu bir iş sonrası, zahmetli bir uğraş sonrası mutlaka ödül veriyor ve başarmış olmanın hazzını, keyif duygusunu yaşama izni veriyorum. Mükemmeliyetçilikleriyle övünenlere de acil şifalar diliyorum.

 

Neden mi? Çünkü mükemmeliyetçilik tek başına gelmiyor. Yanında yalnızlık duygusu, ifade güçlüğü, öfke kontrolünde zorlanma, performans yitimi, içe kapanma ve depresyon gibi pek hoş olmayan durumları da getiriyor. Kendi adıma bu durumların her birinden nasibimi yeterince aldığımı düşünüyorum. İnsan kendine hata yapma hakkı tanımadığında hayatın doyumunu kaçırarak en büyük hatayı yapıyor; geç de olsa anladım. Mükemmel olayım, olsunlar, olalım derken iyi olmayı ve iyilik halini yaşatmayı kaçırıyor. Mükemmel, iyinin düşmanıdır diye boşuna denmiyor. Mükemmel olmalı diye tepinirken huzurlu, doyumlu ve dingin kalınmıyor. Zaman geçiyor ve hiçbir şey yeterince mükemmel olmuyor. Eh o zaman?…

 

Bu yazı da çok mükemmel olmadı ama varsın olmasın!

 

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/mukemmeliyetcilik-mi-benden-uzak-dursun/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/mukemmeliyetcilik-mi-benden-uzak-dursun/" data-text="Mükemmeliyetçilik Mi? Benden Uzak Dursun!" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/mukemmeliyetcilik-mi-benden-uzak-dursun/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img fetchpriority="high" decoding="async" class="alignright wp-image-8006 size-full" src="https://test10.kuraldisi.com/wp-content/uploads/Duygu-300x2251.jpg" alt="Duygu-300x225" width="300" height="225" /><br /> 2006 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji yüksek lisansı yaptı. Kuraldışı’nda Yaşam Okulu ve Bütünsel Kinesiyoloji eğitimlerini tamamlayarak yeni bir yaşama başladı.<br /> Çocukluk yıllarından beri ‘‘İnsanlık’’ fikrini ciddiye alır. Değer verdiği şeyleri büyük bir tutkuyla ister… Sevdiği işleri yaparken gayet üretkendir… Sevdiği ve tutkuyla bağlı olduğu bir mesleğe sahip olduğu için hiç işe gitmediğine ve dünyanın en şanslı insanlarından biri olduğuna inanmaktadır. Rutini pek sevmez, özgürlüğe olan düşkünlüğü zaman zaman başına iş açsa da özgürlüğünden vazgeçemez. Fiziksel ve zihinsel seyahatler yaşamının olmazsa olmazlarıdır. Hem iş hem eş hem arkadaş seçimini manevi dünyasına uyan kişiler arasından seçer ve derinden bağlanır. Yaşam onun için sanattır ve o sanatı aşkla icra etmek en büyük zenginliktir…<br /> Amaçlarını ve arzularını gerçekleştirmek için sahip olduğu bol enerjiye şükrediyor. Dost bir dünyada yaşadığına ve yaşamın armağan olduğuna inanıyor. Hayatını ruhunun ve duygularının yönetmesine izin veriyor. Açık ve meraklı bir zihinle yaşamanın tadını çıkarıyor. Her bireyin kendine özgü yeteneklerine, renklerine, hayatlarına saygı duyuyor, katkılarını şükranla karşılıyor. Düşüncelerini özgürce paylaşmaktan mutluluk duyuyor ve girdiği ortamlarda sinerji yaratmak için aktif rol oynuyor. Başkalarının başarısını da kendi başarısı gibi destekliyor ve sevinç duyuyor. Yetenek, beceri, bilgi ve deneyimlerini bütünle paylaşıyor. Herkesin huzurlu, dengeli, güvenli ve kendi merkezinde olduğu bir yaşam sürmesini diliyor. O, yolculuğun her an devam ettiğini biliyor ve her anı değerini bilerek yaşamanın keyfini sürüyor. Tüm insanlara kendi bedensel/duygusal/zihinsel ve ruhsal sağlığının sorumluluğunu aldığı, özsorumluluğunu geliştirdiği, hayatında yarattığı her şeyin sorumlusunun kendisi olduğunu bilmenin farkındalığını diliyor. Uyumlu, dengeli ve kendini gerçekleştirebildiği bir yaşamda kim olduğunu bilen bireylerin arttığı bir yaşam düşlüyor. Yazmanın ve yaşamın keyfini sürüyor…</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This