“ÇOCUKLAR GENELLİKLE OKULU SEVMEZLER. Çocuğunuz okulu sevdiğinde bunun nedeni dersler değil, orada tanıştıkları arkadaşlardır” diyor gelişim profesörü Peter Gray.
“Kariyer başarısı hayat başarısı değildir. Herhangi bir meslekte mutlu ya da mutsuz olabilirsiniz ama hayatınızın size ait olmadığını hissediyorsanız, en azından uzun süre, mutlu olamazsınız.”
Çocuğumuz “bugün okul var mı?” sorusunu ümitsizce sorduğu zamanlarda neyi yanlış yaptığımızı düşünmek yerine, gerçekleri bir düşünelim mi? Ülkemizin herhangi bir yerindeki sıradan bir okula bakalım: Yetişkinlerin 9’da mesaiye başlamadığı, yani çalışmak için sabah 9’dan önce hazır olamadığı bir ülkede, çocuklar 7.30’da ders başında olmak zorundalar. Okul günleri giderek uzamış ve daha az eğlenceli olmaya başlamış. Okul ev ve aile hayatına daha fazla girmiş. Verilen ev ödevleri artarak, oyuna ayrılabilecek zamandan çalıyor. Ebeveynlerden artık öğretmenlerin yardımcısı olması bekleniyor. Çocuklarına verilen tüm ev ödevlerini ve özel projeleri takip etmeleri ve çocuklarını bu görevleri tamamlamak için ikna etmeleri, azarlamaları ya da rüşvetle kandırmaları bekleniyor. Çocuklar ev ödevlerinden kaytardıklarında ya da kötü performans sergilediklerinde, ebeveynler, sanki kendileri başarısız olmuş gibi, suçlu hissettiriliyorlar. Ebeveynler artık çocuklarını okuldan bir-iki gün uzak tutacak aile tatilleri planlamaya ya da çocuklarının aslında okuldaki zamanda gerçekleşenden daha faydalı öğrenme sağlayacak ev faaliyetleri için okulu kırmalarına izin vermeye cesaret edemiyorlar.
Birkaç yıl önce, araştırma psikologları Mihaly Csikszentmihalyi ve Jeremy Hunter, 6. sınıftan 12. sınıfa kadar devlet okulu öğrencilerinde bir mutluluk ve mutsuzluk araştırması yürütmüş. Ülke çapında 12 farklı toplumdaki 33 farklı okuldan 800’ü aşkın katılımcı, bir hafta süreyle 7.30 ile 22.30 arasında rastgele zamanlarda sinyal verecek şekilde programlanmış özel kol saatleri takmış. Her sinyal bittiğinde, katılımcılar o anda nerede olduklarını, ne yaptıklarını ve ne kadar mutlu ya da mutsuz olduklarını belirttikleri bir anket doldurmuşlar. En düşük mutluluk düzeyleri, açık arayla, çocukların okulda oldukları ve en yüksek düzeyler okul dışında olup arkadaşlarıyla sohbet ettikleri ya da oyun oynadıklarında görülmüş. Ebeveynlerle geçirilen zaman, mutluluk-mutsuzluk aralığının ortasına denk geliyormuş. Ortalama mutluluk hafta sonlarında artmış ama pazar günü öğleden sonra-akşam saatlerinde yaklaşan okul haftası nedeniyle aniden düşmüş.
Öğrencileri eğitmenin en iyi yolunun onları sıkıldıkları, mutsuz ve endişeli oldukları bir ortamda bulunmaya zorlamak olduğu sonucuna nasıl vardık?
Belki de En Güzeli Free Range (Serbest Gezen) Çocuk…
Serbest oyun, doğanın çocuklara çaresiz olmadıklarını öğretme yöntemidir. Oyunda, yetişkinlerden uzakta, kontrol gerçekten çocuklardadır ve kontrolü elinde bulundurmanın pratiğini yapabilirler. Serbest oyunda, çocuklar kendi kararlarını almayı, kendi sorunlarını çözmeyi, kurallar koymayı ve bunlara uymayı, başkalarıyla itaatkâr ya da asi astlar gibi değil, eşit insanlar olarak geçinmeyi öğrenirler. Hareketli açık hava oyunlarında, çocuklar kasıtlı olarak makul miktarda korku katarlar—sallanırken, kaydıraktan kayarken ya da oyun parkı ekipmanlarında dönerken, demirlere ya da ağaçlara tırmanırken, skateboard ile korkuluklardan inerken—ve böylece sadece bedenlerini değil, korkularını da kontrol etmeyi öğrenirler. Sosyal oyunlarda, çocuklar başkalarıyla pazarlık etmeyi, başkalarını memnun etmeyi ve anlaşmazlıklardan kaynaklanabilen öfkeyi yumuşatmayı ve yenmeyi öğrenirler. Serbest oyun aynı zamanda doğanın çocuklara neyi sevdiklerini keşfetmelerine yardım etme yöntemidir. Oyunlarında, çocuklar birçok faaliyeti deneyerek yeteneklerinin ve tercihlerinin ne yönde olduğunu keşfederler. Bu derslerden hiçbiri sözel araçlarla öğretilemez; sadece serbest oyunun sağladığı deneyimle öğrenilebilir. Oyunun baskın duyguları, ilgi ve neşedir.
Kendi çocukluğunuzu düşünün ve en mutlu anınızı hatırlayın. Neredeydiniz? Ne yapıyordunuz? Yanınızda biri varsa, o kimdi? Daha açık olmak gerekirse, o anda yanınızda bir yetişkin mi vardı? Çocuk psikiyatrı ve yazar Michael Thomas, konuşmalarında dinleyicilere rutin olarak bu soruları soruyor. En mutlu çocukluk anlarında yanlarında bir yetişkin olup olmadığını sorduğunda, tipik olarak yaklaşık yüzde 10 elini kaldırıyor. Diğer yüzde 90 yanında yetişkin olmadığını belirtiyor. Bu, Thomas’a göre, en mutlu anlarımızın güçlü başkaları tarafından bize sunulan bir şey değil, genellikle tamamen kendi başımıza olduğumuz, kendi eylemlerimizin sonucu olan anlar olduğunu ortaya koyuyor.
Çocuğunuzun Geleceğini Sizin Belirlediğiniz Fikrinden Kurtulun
Kendinize çocuğunuzun siz olmadığını hatırlatmanız gerekiyor. “Çoğalma” dediğimiz şey aslında öyle bir şey değildir. Kendinizi çoğaltmazsınız. Genlerinizin rastgele bir yarısını verirsiniz, eşiniz kendi genlerinin rastgele bir yarısını verir ve sonra bunlar birleşip karışarak sizin özelliklerinizden bazılarını paylaşabilen ama çoğunlukla kesinlikle siz olmayan, genetik olarak tamamen yeni bir kişi üretir. Ayrıca çocuğunuz sizin değildir. Çocuğunuz, her çocuk gibi, büyümek, öğrenmek ve bir yaşam seyri çizmek üzere dünyaya gelen başlı başına bir varlıktır. Siz sadece çocuğunuzun kendini yaratmak için kullandığı çevresel altyapının bir parçasısınız. Çocuğunuzun ihtiyaç duyduklarını sağlayarak iyi bir altyapı olmaya çalışın ama çocuğunuzun gelişimini yönlendirmenin sizin sorumluluğunuz olduğunu sanmayın. Çocuğunuzun başarılı ya da başarısız olması size değil, çocuğunuza bağlıdır ve başarı ya da başarısızlık ölçümü sizin değil, çocuğunuzun olmalıdır.
Çocukların Oynayıp Keşif Yapabileceği Güvenli Alanlar ve Fırsatlar Bulun ya da Yaratın
Elbette çocuğunuzla ilgili bazı önemli sorumluluklarınız var. Çocuğunuzun gemisine kaptanlık edemezsiniz ya da ona birçok kaptanlık becerisini öğretemezsiniz ama denizi temin edebilirsiniz. Çoğu genç ailenin ilk evini ararken başlıca endişesinin evin iyi okullara yakınlığı olduğu biliniyor. Oysa sizin endişeniz daha çok mahallenin oyun oynanacak bir yer olarak kalitesi olmalıdır. Şık evlerin olduğu ama dışarıda birlikte oyun oynayan çocukların olmadığı bir semt çocuğunuz için iyi bir yer değildir.
Var olan bir oyun dostu mahalleye taşınmak sizin için mümkün değilse, mevcut mahallenizi iyileştirmeye çalışabilirsiniz.
İlk adım, yakınınızda yaşayan diğer ebeveynlerle tanışmak ve onları bir araya getirerek ortak endişeleri görüşmektir. Çoğunluğu olmasa bile birçok ebeveyn böyle bir fırsata atlayacaktır ama birinin inisiyatifi ele alması gerekir. Böyle toplantıların anlık etkisi, aileler arası dostlukların kurulması olacak, bu dostluklar kendiliğinden çocukların dostluklarına kadar yayılarak daha çok sokak oyunuyla sonuçlanacaktır. Bu tür toplantılar sayesinde diğer ebeveynlerle birlikte çalışarak çocukların oynayabileceği, küçük çocukların bile yürüyerek ulaşabileceği yerel bir mekân ve o yeri gözlemenin dönüşümlü bir yolunu bulabilir ya da geliştirebilirsiniz.
Çocuklarınızın diğer çocuklarla özgürce ve nispeten güven içinde oyun oynamasına olanak tanımak, onlar için yapabileceğiniz en değerli şeylerden biridir. Aynı zamanda diğer çocuklara da yardımcı oluyorsanız, çok daha da iyi!
Çekirdek aile, çocukları yetiştirmek için ana üs olarak iyi bir şeydir ama sağlıklı gelişim için, çocuklar küçükken bile daha ötesini keşfetme ihtiyacı duyarlar.
Okulsuz hayatın nasıl kurgulanabileceğini, klasik okul eğitiminin alternatiflerini, dünyadaki farklı okulları, evde eğitim hareketini ve okulsuz ailelerin standart eğitim almamış çocuklarının hikayeleriyle ilgileniyorsanız orjinal ismi Free To Learn olan bizimse – ÇOCUĞUM OKULU SEVMİYOR şeklinde Türkçeleştirdiğimiz kitabımızın sayfalarına bekliyoruz.