Beni en zorlayan insanlar ‘‘Oldum Havası’’ çalanlar…

Bu insanlar adeta insanlığa hizmet için yaratılmışlardır! Nasıl olunmaması gerektiğine dair eşsiz birer örnektirler! İşin trajik yanı da çoğunlukla ‘‘Oldum Havası’’ çaldıklarının farkında bile değildirler. Nasıl mı?

Mesela Oldum Havası çalan insan size ‘‘Akıl verme’’ diyerek akıl verir. Ardından ‘‘Şunu şöyle, bunu böyle yap’’ tadında cümleler gelir. Büyük bir gayret içinde ikna çabasına girmenin yanlışlığı konusunda sizi ikna etmeye çalışır… Uzun bir gözlem sonrası yaptığınız yoruma ‘‘Varsayımda bulunma’’ der. Çünkü söylediğiniz hoşuna gitmemiştir. Benzer bir yorumu söylemek istemediğinizde, öğrenmek için diretir. Varsayım yaptığınızı düşüneceğini tahmin ederek yorumunuzu söylersiniz ve bu sefer ‘‘Yooo bu varsayım değil çünkü ben de öyle düşünüyorum’’ der! Açık iletişimden, sağlıklı ilişki nasıl kurulurdan bahsedip açıklığa davet teklifinizi bir kaç kez reddeder. Sağlıklı ilişki derken de demek istediği ‘‘Sen kendini düzelt’’tir. Çünkü o zaten düzgündür. Olmuştur! Sen tam konuşmak, derdini anlatmak isterken sözünü böler. Dinlemenin öneminden bahseder. Etkili dinlemekle ilgili öğrendiği bilgileri sıralamaya başlar. Tüm çabalarının boşa gitmesi yetmezmiş gibi konuşman da yarım kalınca son bir ümit ile ‘‘Dinlemek ile duymak arasında fark vardır’’ diyorsun ya ‘‘Dinler gibi görünme duy beni!’’ dersin. ‘‘Hııı?’’ der. Dinler görünmeyi öğrenmiş ve ne yazık ki duymayı unutmuştur… Duyduğu tek ses, içinde çalan ‘‘Oldum Havası’’dır.

Oldum Havası çalan insanlar yukarıdaki örnekle sınırlı değildir. Lakin ne kadar gizlemeye çalışırlarsa çalışsınlar, kendilerini ele verirler… En masum görünen cümleyi söyleyiş tarzlarıyla… Sözleri ile davranışları arasındaki tutarsızlığı örtbas edemeyişleriyle… Ezbere konuşmaların eğri duruşunu fark edemeyişleriyle…

Oysa Jung der ki; “Kuramları iyi öğren, ancak yaşayan ruhun mucizesine dokunduğunda onları bir yana bırak!”

Ve gene Jung der ki‘‘Eğer bir bireyi anlamak istiyorsam, ortalama insan hakkındaki tüm bilimsel bilgileri bir yana atıp, tüm teorileri göz ardı ederek tümüyle yeni ve önyargısız bir tavır benimsemek zorundayım.’’

 

Uzun lafın kısası dostlar, ne zaman Oldum Havası çalan bir ses duysam içim ürperir… Ne olmak istemediğim görünür hale gelir… Korkarım… Günün birinde Oldum Havası çalmaktan tırsarım… İnsan zaafları olan bir varlıktır, bilirim. Bilginin de hazmedilmeyeni bünyeye zarar verir… Gelişim yolculuğunda gerilemekte mümkün… Fark edip düzeltebilmek ise gelişimi sıçratır… Bu yüzden yaşamımda beni eleştirebilen dostlarım olsun isterim. Ola ki gaflete düşersem beni uyarsınlar isterim. O dostların varlıklarına her gün şükrederken, oldum havası çalan her kim ise hayırlı günler dilerim…

 

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/oldum-havasi/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/oldum-havasi/" data-text="Oldum Havası" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/oldum-havasi/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img fetchpriority="high" decoding="async" class="alignright wp-image-8006 size-full" src="https://test10.kuraldisi.com/wp-content/uploads/Duygu-300x2251.jpg" alt="Duygu-300x225" width="300" height="225" /><br /> 2006 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Uygulamalı Psikoloji yüksek lisansı yaptı. Kuraldışı’nda Yaşam Okulu ve Bütünsel Kinesiyoloji eğitimlerini tamamlayarak yeni bir yaşama başladı.<br /> Çocukluk yıllarından beri ‘‘İnsanlık’’ fikrini ciddiye alır. Değer verdiği şeyleri büyük bir tutkuyla ister… Sevdiği işleri yaparken gayet üretkendir… Sevdiği ve tutkuyla bağlı olduğu bir mesleğe sahip olduğu için hiç işe gitmediğine ve dünyanın en şanslı insanlarından biri olduğuna inanmaktadır. Rutini pek sevmez, özgürlüğe olan düşkünlüğü zaman zaman başına iş açsa da özgürlüğünden vazgeçemez. Fiziksel ve zihinsel seyahatler yaşamının olmazsa olmazlarıdır. Hem iş hem eş hem arkadaş seçimini manevi dünyasına uyan kişiler arasından seçer ve derinden bağlanır. Yaşam onun için sanattır ve o sanatı aşkla icra etmek en büyük zenginliktir…<br /> Amaçlarını ve arzularını gerçekleştirmek için sahip olduğu bol enerjiye şükrediyor. Dost bir dünyada yaşadığına ve yaşamın armağan olduğuna inanıyor. Hayatını ruhunun ve duygularının yönetmesine izin veriyor. Açık ve meraklı bir zihinle yaşamanın tadını çıkarıyor. Her bireyin kendine özgü yeteneklerine, renklerine, hayatlarına saygı duyuyor, katkılarını şükranla karşılıyor. Düşüncelerini özgürce paylaşmaktan mutluluk duyuyor ve girdiği ortamlarda sinerji yaratmak için aktif rol oynuyor. Başkalarının başarısını da kendi başarısı gibi destekliyor ve sevinç duyuyor. Yetenek, beceri, bilgi ve deneyimlerini bütünle paylaşıyor. Herkesin huzurlu, dengeli, güvenli ve kendi merkezinde olduğu bir yaşam sürmesini diliyor. O, yolculuğun her an devam ettiğini biliyor ve her anı değerini bilerek yaşamanın keyfini sürüyor. Tüm insanlara kendi bedensel/duygusal/zihinsel ve ruhsal sağlığının sorumluluğunu aldığı, özsorumluluğunu geliştirdiği, hayatında yarattığı her şeyin sorumlusunun kendisi olduğunu bilmenin farkındalığını diliyor. Uyumlu, dengeli ve kendini gerçekleştirebildiği bir yaşamda kim olduğunu bilen bireylerin arttığı bir yaşam düşlüyor. Yazmanın ve yaşamın keyfini sürüyor…</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This