Son zamanlarda aldığım bireysel gelişim eğitimleri sayesinde birçok yol ve yöntem keşfetmiş olmama ve bunların birçoğunu uygulamama rağmen bana yapılan bir eleştiri sonrasında duygularımı ve kişisine göre verdiğim tepkilerimi kontrol etmekte hâlâ zorlandığımı fark ettim. Her ne kadar çoğunlukla ağzımdan “teşekkür ederim” çıksa da;  “bunu bana söylerken acaba kendisi uyguluyor mu?” diye sormadan sessiz kalma çabası gerçekten çok yorucu.

Peki, sırf eleştiri almamak adına verdiğim çabaya ne demeli? Yoğun bir hazırlık süreci, didik didik düşünceler, konuşmadan önce bütün kelimelerimi seçmiş olma ve her şeyin kitabına uygun, planlı yapılması… Tüm bunların benden alıp götürdüğü ise; girişimcilik ruhumun zedelenmesi, stres kaynaklı rahatsızlıklar, sürekli gergin olarak önce kendime ve sonra etrafıma negatif enerji yayıyor olmam ve en önemlisi tüm bu uğraşlarla zamanımı kalitesiz kullanmam… Kimin hangi eleştirisini engelleyebilirsin? Binlerce görüş, binlerce düşünce ve deneyim. Ayrıca bu eleştiri yapacak insanlar her yerde ve herkes olabilir. Hangi birine hazırlık yapabilirsin? Tabii ki tüm bu çabaların sonunda yapılan bir eleştiriye gösterdiğim az da olsa (!) bir kibirle “sen kendine bak!” görüşü bence gayet beklenen düzeyde. Ben ki neleri düşünerek hazırlık yapmışım sen hâlâ eksik var diyorsun! “Benim kusurlarımı yüzüme vuruyorsun”!

Eleştiri ve bendeki etkileri üzerinde mücadele etmek istemiyorum artık. Bu nedenle geçmişten farklı olarak bu sefer bakış açımı değiştirerek; bir eleştirinin benim için ne ifade ettiğini irdeledim. Özellikle kimlerden aldığım eleştiriler bende hızlı bir tepkiselliğe yol açıyor? Bunların bir ortak özelliği var mı? gibi sorulara cevap aradım. Olayları ve verdiğim tepkileri düşündüm. Hepsinin ortak özelliği ise; “kusurlarımı yüzüme vuruyor” algısı idi.  Bu algı olmasa; çok daha rahat, etkisel, yapıcı ve uzlaşmacı bir kadın olabilirim. Bir başkasının benimle ilgili fikri ile sürekli kavga etmek gerçekten çok yorucu.

Kusurlarımın yüzüme vurulması inancımdan arındığımda ise; gereksiz detaylarda boğularak mükemmel bir sonuç almayı beklemek yerine, deneyerek kendimi özgür bırakarak özenli bir şekilde yine çaba gösterip gelen eleştiri ya da geribildirimlerle, çalışmalarımı, konuşmalarımı, düşüncelerimi zenginleştirebilirim. Her şeyin benim kontrolüm altında olduğu sınırları belli bir çalışmanın yerine, özgün ve özgür bir şekilde bir adım daha ötesini görerek yapacağım işin sonuçlarını tahmin bile edemiyorum…

Bengi Çağatay

 

 

 

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/sen-kendine-bak/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/sen-kendine-bak/" data-text="Sen Kendine Bak!" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/sen-kendine-bak/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p>14 Nisan 1983  Sinop doğumluyum. Eskişehir’de yaşıyorum. Makine mühendisiyim ve uluslararası bir firmada yönetici pozisyonunda çalışmaktayım.</p> <p>Güzel bir doğum günü hediyesi vasıtasıyla tanıştığım Kuraldışı’nda, Yaşam Okulu eğitimlerime devam ederken; kendimi tanıma yolculuğumdaki keşiflerimi yazılarım aracılığıyla paylaşmak istedim.</p> <p>&nbsp;</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This