Sorularım var sorulmamış. Cevaplarımsa yok. Soru yoksa cevap nasıl olsun ki? Sorun yoksa çözüm nasıl olsun ki? Kabul yoksa zihin sorunun varlığını nasıl idrak eder ki? Zihinde bir kavram yoksa zihin onu diğer kavramlarla eşleştirerek çözüm yoluna gidemez ki. O yüzden bu karanlığa gömülü günlerde bir mum yakmak benim elimdeydi. Ben de bir soru seçtim kendime sonsuz bir okyanustan. Bir soru bir başkasını doğurdu. Gerçekten sordum, sorguladım bu kez. Şikâyetten bahsetmiyorum. Sordum. “Zaten biliyorum.” demedim. Sorunun varlığını kabul ettim. Ve çözüm hiç olmadığı kadar yakınlaştı.

 

Varolan dünyanın sistemini kim yarattı? Ekonomik, siyasal ve toplumsal sistemin yaratıcısı kimdir? Bu sistemin parçaları nelerdir? Bu sistemin parçaları kimlerdir? Ben bu sisteme gerçekten mahkûm muyum? İnsan, tek başına bir birey olarak ne kadar güçlüdür? Değiştirme gücü kimin elindedir? “Dünya’yı değiştirmek” kavramı zihnimizdeki yansıması kadar ağır mıdır? Dünya gerçekten de değişebilir mi? Benim “Dünya’yı dönüştürme” gücüm nereye kadardır? Ben gerçekten de dönüşebilir miyim? Benim dönüşümüm dünyamı değiştirebilir mi? Varolan düzenden mutlu muyum? Ben neden toplumsal anlamda mutsuzum? Düzeni değiştirmemde önümdeki engeller nelerdir? Önümdeki engeller kimlerdir? Mutlu olmadığım bir düzeni değiştirmek için uğraşmıyorsam ikincil çıkarlarım nelerdir? Bahanelerim nelerdir? Bir lidere gerçekten ihtiyacım var mıdır? İçimdeki gizli lider ne güne duruyor? Egomu ve hırslarımı bir an olsun arka plana atabilir miyim? Kişisel bakış açısından bütünsel bir bakış açısına geçebilir miyim? Sevebilir miyim kömür kokan bir madenciyi? Anlayabilir miyim sapkın bir yöneticiyi? Birleşebilir miyim ötekiyle? Sarkaç denge noktasına gelebilir mi? Öfkemden kurtulabilir miyim? Odaklanabilir miyim? Yorulmadım mı artık sorunun varlığını kabul etmeye direnmekten? Bıkmadım mı sırf onu görmemek için yollarımı değiştirmekten? Cesaretim var mı korkuma rağmen en karanlık yolu seçmeye? Güneşten ışığı nasıl yakalarım da aydınlatırım o yolu? Dönüşebilir miyim gerçekten? Dönüştürebilir miyim?

 

Ben değişince bakış açım değişir. Bambaşka renklere, bambaşka melodilere, bambaşka hislere dokunurum. Sonra yine sorarım: “Dünya nasıl da birden değişiverdi?”

 

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/soru-isaretleri/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/soru-isaretleri/" data-text="Soru İşaretleri" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/soru-isaretleri/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><a href="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/58624_446912001590_4125200_n1.jpg"><img loading="lazy" decoding="async" class="alignright size-medium wp-image-5790" title="58624_446912001590_4125200_n" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/58624_446912001590_4125200_n1-300x232.jpg" alt="" width="300" height="232" /></a>Billur 1994 yılında hayata gözlerini açtı. Saint-Joseph lisesini severek bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümüne kendi tercihiyle geçiş yaptı. Kendi bölümü biyolojiye ve bilime duyduğu ilginin yanında psikoloji, biyoenerji, psiko-kinesyoloji, bireysel gelişim, felsefe, edebiyat ve resim sanatı gibi alanlarda kendisini merakla geliştiriyor. Bambaşka dünyalara ait gibi gözüken bu alanların özünde gösterdiği paralellikten etkilenerek profesyonel anlamda bilimle spritüelliği barıştırmak istiyor. İlkokul çağında teyzesinin aldığı yarı değerli taşların şifalarını keşfederek başlayan yolculuğunda izlediği fantastik filmlerdeki “sihir”in derinlerde hep gerçek olduğuna inanıyordu. Ortaokul çağında annesinin rehberliğinde hayatına giren Kuantum ve Çekim Yasası kavramlarıyla artık bu “sihir”in gerçek olduğunu biliyor. Bu bilinçle kendisini gelişime cesaretle açarak kendi dünyasını genişletirken Dünya’da fark yaratmak istiyor. “Umut içimizdeki potansiyelin göz kırpışıdır.” sözüyle Nil Gün’den aldığı ilhamla dünyada “bir şeylerin” değişiminin içimizdeki minik umut tohumlarının yeşermesiyle başlayacağına inanıyor. Karanlığın içinde yanan mumları herkese göstermek istiyor. İşte bu yüzden kendi yazılarında “Benim umudum var!” diyor.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This