İstanbul Tıp Fakültesi’nin kurucu dekanı; genel cerrahi anabilim dalının kurucusu ve ilk başkanı; diş hekimliği ve eczacılık okullarının kurucusu olan Ord. Prof. Dr. Cemil Topuzlu dünya cerrahi tarihinde ilk defa, ameliyat sırasında kesilen atardamarları bağlamadan dikmesiyle tanınır. Türkiye’de radyoterapinin üç öncüsünden biridir.

Profesör Doktor Cemil Topuzlu’nun 30 Kasım 1934 yılında Türkiye Tıp Encümeni’ne okuduğu bildiri.

Sünnet lüzumlu mudur?

Pekâlâ biliyoruz ki, bugün biz Müslümanlar şu iptidai âdeti sırf din için sürdürüyoruz. En garibi de, pek çok insan, sünnetin dinimizce farz olduğunu ve sünnet olunmaz ise Müslüman olamayacağını zanneder. Halbuki peygamberimiz sünneti farz yapmadığı, yani kati surette emretmediği gibi kendisi de sünnet olmamıştır. Şu asırda bu gayet gülünç ve iptidai operasyonun hiçbir değeri, hiçbir yeri olmamalıdır.

Herkes kendi dininde serbesttir. Ancak kendisini müdafaadan aciz ve hiçbir şeyden haberi olmayan birtakım küçük çocukları yakalayıp aldatarak, din uğrunda mühim bir uzvundan mahrum ve bazen de sakat [bırakıp] günlerce, aylarca ıstıraplara ve ölüm tehlikelerine bile maruz bırakmak doğru mudur? On sekiz yaşını geçtikten sonra arzu eden bir erkek sünnet edilmesini isteyebilir; ve sünnet olsun buna hiçbir itirazım yok. Ancak masum çocuklara din perdesi altında ıstırap çektirmemeli. On sekiz yaşına kadar hiçbir çocuğa sünnet ameliyesi yapılmasına müsaade etmemeli.

Güya sünnetin temizlik bakımından faydası varmış. Günde bir defa ve birkaç saniye sürecek olan temizleme işini yapmayıp da cinsel organın mühim bir parçasını kesip attırmakta hiçbir mantık yoktur. El ve ayaktaki tırnakları her gün temizlememek ve ara sıra kesmemek için tekmil tırnakları kökünden söküp mü çıkarırız?

Sünnetin fimosis ve buna benzer hastalıkların önüne geçeceği iddiasına gelince; bu gibi hastalıklara nadiren tesadüf olunur. Tedavi ile geçeceği gibi, icap ederse vaktinde lazım gelen ameliyat ağrısız yapılır. Lakin binde bir kişide tesadüf olunan bu hastalıklar için bütün Müslüman çocukların mühim bir uzuvlarını hayatları bahasına ve din uğruna kestirmekte mana nedir? Din telkini olmaksızın düşünelim. Sünnet olmamış on bin kişide birinin fimosise müptela olabileceğini ileri sürerek bütün erkek çocukları sünnet ettirmeyi [teklif etmenin] ileride apandisit hastalığına uğramasın diye bütün insanların doğduktan sonra apandisini çıkarmayı teklif etmekten ne farkı var?

Çocuklarda sünnetin zararlı olmadığını iddia edenler de var [ama] günlerce yaraları kapanmayarak ıstırap çekenlere, sakat kalanlara, hatta ölenlere bile tesadüf olunuyor. Hele sünnetten sonra sinir hastalıklarına tutulan çocuklar pek çoktur. Bu gibi hastalıklar ekseriya biçare yavrunun şiddetli heyecan geçirmesinden ve pek çok korkmasından ileri geliyor. Memleketimizde sünnet hakkında henüz resmi bir istatistik tutulmamış olduğundan, ölen, sakat kalan ve sinir hastalıklarına tutulan çocukların doğru bir surette sayısını bilemiyoruz. Bunun tetkikini Sağlık Bakanlığı’ndan bekleriz.

Arkadaşlar,

Din için yapılan şu sünnet ameliyesinin asla faydası olmayıp, bilakis kötülüğü ve tehlikesi aşikâr bulunduğunu tasdik edeceğinizden şüphem yoktur. Sünnet ameliyesinin Müslümanlık dininde farz olmadığına; pek iptidai ve tehlikeli bir âdet olduğuna; on sekiz yaşından evvel çocukların asla sünnet ettirilmemesi ve bu yaştan evvel sünnet ettiren ve sünnet ameliyesi yapan kişilerin cezalandırılmasına dair bir kanun tasarısı hazırlayıp, sünnet mevsimi olan ilkbahardan evvel Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmesini isteyelim.

Share This