At terbiyecilerinin hayvana itaat ettirmede başvurduğu yol, güç kullanımıydı. Av hayvanı olarak atların içgüdüleri, onları tükenmeye varan bir dehşet içinde karşı koymaya iter, o zaman da “çökmüş” oldukları düşünülürdü.
Meditasyon ve psikolojik çalışmada böyle bir tavır benimsemiş insanlar gördüm. Zihinlerini kontrol etmeye çalışıyor ya da “aş bunu!” yaklaşımı uyguluyorlar. Fakat kendimizi yargılayıcı bir zihinle hırpalamak, bir atı çökertmeye çalışmaya benzer.
Kendimizi özgürleşmeye zorlayamayız; kendimizle barışmamız gerekiyor. Yırtıcı bir tavırdan -zihinlerimizi bir ideale zorlamak için mücadele etmekten- ziyade zihinle fısıldaşmalar, zihnimizin işleyişiyle farkındalık içinde yapılacak bir işbirliği içerir.
Onu kırıp geçmektense incelik ve duyarlı uyumlanma ile zihni rahatlatarak özgürce koşacağı engin bir çayırlık verebiliriz. irade gücü kullanmak yerine zihnimizi özgür olma iradesine açabiliriz.
Meditasyonun Tibet dilinde en sık kullanılan karşılığı sözcük anlamıyla “öğrenmektir”; uygulamayı bu zihinsel rutinler alışkanlık haline gelecek kadar çok tekrarlamak. Meditasyon zihne zengin içsel ödüller sunan yeni bir dizi tetikleyici ve karşılık öğretir. Bu anlamda da olumlu bir alışkanlık değişikliğidir; bu metotları doğamızın bir parçası olana dek çalışırız.
Sözlük meditasyonu “Kişinin dikkatini vermesi ve ilgiyle gözlemlemesi” olarak tanımlıyor. Buradaki dikkate yoğunlaşmayı, ilgiye de içgörüyü ekleyelim.
Bir noktaya yoğunlaşmak, kendimizi dingin bir zihin halinde toplamamızı sağlar. Mod araştırması, özellikle duygular alanında böyle sağlam bir odaklanmayla daha verimli olur. Bu bir iç denge yaratır, böylece modlarımızın işleyişine yargılamadan ya da cesaretimizi yitirmeden bakabiliriz.
Sözcük anlamıyla “sakin kalış” demek olan samatha, zihni sakinleştirip temel zihinsel kasımız olan konsantrasyonu güçlendiren uygulamalara verilen addır. Farkındalık, kendimiz ve karşılaştıklarımıza empati getiren şefkatin yanı sıra içgörü ve sağduyulu muhakeme yeteneğini de geliştirir.
Bu yöntemler birlikte çalışır. Anı farkındalıkla yaşamak, ilgilenmekte olduğumuzu gözden kaybetmeksizin yoğunlaşmamıza, ilgiyi yitirmeden beslememize yardımcı olur. Bob bunu şöyle ifade ediyor: “Dikkati dağınık ya da endişeli bir ata binmek istemem. Atın kendini vermesi ve ilgili olmasını isterim.” Aynı şey zihinlerimiz için de geçerli.
Alışkanlık değişikliğinin ödülü, mod kalıplarından daha özgür yaşamaktır. Kendimizi giderek daha az kısıtlanmış, daha rahat, hayatlarımızın dizginleri daha bir elimizde hisseder, eksiklik duyulan yerlerde daha berrak ilişkiler kurarız.
Fakat bu bir günde olmaz. Mükemmeliyetçi modu olanlar, sanki bir zaman çizelgesi varmış gibi sıkı çalışma kalıplarını çoğunlukla buraya da taşır. Kendimizi hassasiyetler ve alışkanlıklardan kurtarmak için çalışırken bunlara karşı sabırlı ve yumuşak bir kabul içinde olmamız gerek.