Endişelisin.

Seni çok iyi anlıyorum, çünkü aynı hislere ben de sahiptim, benden önceki bir milyon kadın da.

İlk kadını düşünsene, mağarada. Göbeği kocaman olmuş ve ağrıyor. Nasıl olacak ne olacak hiçbir fikri yok. Şimdi sen tertemiz, ışıl ışıl bir hastaneye gidip güler yüzlü ebelerle doğum yapacaksın. Senden önce yüzlerce kadını doğurtmuş bir ebeyle. Doğurtmuş demek de yanlış olur aslında, süreç çok doğal. Gideceksin, doğuracaksın hepsi bu.

Senin için tek dileğim deneyimin kendisine odaklanman. Yani kocanın gözleri nasıl heyecanla parlıyordu, sen neler hissettin, o gün bulutların şekli neye benziyordu? Hepsi seninle kalacak, ne kadar çok olumlu hatıra toplarsan o kadar çok anlatacak şeyin olur.

Biliyorum hayat boyu her konuda kontrolü elinde tuttun. Şimdi tamamen bırakmak çok korkutucu geliyor. Ama bırak be gülüm. Bırak kendini. Sen sadece deneyimine sarıl.

Sen binlerce yıllık evrimin sonucusun, tüm ayrıntıların icabına bakıldı bile.

Doğurmak öyle tepetaklak edici ve öyle muhteşem bir şey ki; en yakın deneyim hayatında ilk defa âşık olduğunda, aynı anda beş fincan espresso içip Roma’yı ilk kez görmeye benziyor.

Tadını çıkar güzeller güzeli, biliyorum heyecan, stres, gerginlik bir kısmını elinden alacak. Ama muhteşem bir bebek geliyor.
Düşünsene, bir hayat boyu artık ailenizde birisi olacak. Sizi kaktırarak bu hayatta kendisine yer açacak. Hiçbir şeyi yok onun, sadece çıplak bedeni ve ona iyi bakacağınıza dair müthiş güveni ile geliyor.

Ve siz, ona çok iyi bakacaksınız. O çok şanslı bir bebek. O sizin yanınıza gelmeyi seçti bir kere, sizin ailenizin bir parçası olmak istedi. O, seni annesi olarak istedi. Aferin ona.

Bazı zamanlar ona bakamayacağını düşüneceksin, bunun karşına çıkan en zor görev olduğunu hissedeceksin, biliyorum bunu. Ama gayet güzel bakacaksın, bunu da biliyorum

Sana birkaç tavsiyem olacak;

Bebeğinin kokusunu o büyüdüğünde çok özleyeceksin; hayat boyu o kokunun ne muhteşem bir koku olduğunu düşüneceksin; belki çocukken içinden koşarak geçtiğin yaz gecelerinin kokusu kadar. O yüzden bebeğini bol bol kokla. Dev bir kedi gibi yaklaşarak ve burnunla ittirerek, bebeğinin üzerine kafanı gömerek; derin derin kokla. Her seferinde biraz daha âşık olacaksın.

Bebekler süt içmek, uyumak ve arada geçen zamanda ise birinin onlara sarılmasını isterler. Hepsi bu. Tek sorun, tüm uykusuzluk, her kafadan çıkan sesler, biricik kocanla arana giren binlerce ufak iş, hormonlarının sana yaptığı oyunlar, anneliğin müthiş hediyeleri olan suçluluk duygusu ve şüphe arasında kendi iç sesini duyamamak.

Eğer duyabilseydin iç sesin sana şunları söylerdi: Sakinleş tatlım. Rahatla. Omuzlarını indir. Nefes al. Nefes ver. Gözlerini kapat ve taaaa göbeğinden nefes al – nefes ver.

Kocanla tekrar kahkahalar atarak sahilde el ele gezeceksiniz.
Evinizdeki yabancılar zaman içinde çekilecek ve siz tekrar bir çekirdek aile olacaksınız.

O tuhaf bıngıldak göbeğin gidecek ve sen gene kendi bedeninin tek sahibi olacaksın.

Hormonların düzelecek ve sen artık kopan bir yaprağın ardından bile ağlama ihtiyacı duymayacaksın.

Çok mutlu, çok tatlı bir aile olacaksınız. Bazen de çok çirkin, çok kaotik, çok bağrış çığrış bir aile olacaksınız. E onu da olun! O da lazım. Şöyle bir noktada gözlerini belertip patlaya pırlaya bağırmadan nasıl karı koca olunmuyorsa anne de olunmaz; “Ay bu nereden çıktı” deyip, hain camdan atma planları yürütmeden de… Sadece dedim ya, o meşhur suçluluk duygusunun sana saldırmasına izin verme. Her duygun, her hareketin doğal, olması gerektiği gibi.

Ama lohusalar birazcık ağlar gülüm. Biraz gözyaşı normaldir. Kendini, tuhaf hislerini yadırgama balım. Olur öyle de.

Sana sonsuza kadar sürecek gibi geliyor biliyorum ama o kadar hızlı çıkıyorlar ki bebeklikten. O kadar özleyeceksin ki bugünleri. Hem de gülümseyerek.

Mümkünse her şeyi sorgulama. Çok zayıf gözüküyor, çok savunmasız bir hali var biliyorum ama düşündüğünden çok daha dayanıklılar. Depremde, enkaz altında bile günlerce yaşıyor bebekler, taze ebeveynlere de dayanırlar sanıyorum.

Her şey yolunda gidecek bunu biliyorum. Sen, sadece kendini bırak. Rüzgârların götürdüğü bir bulut ol, etrafındaki muhteşem manzaraları seyre dalmış bir bulut. Sana sevgi yumağı bir hediye geliyor.

Sevgiler

Deniz

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/hamileye-acik-mektup/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/hamileye-acik-mektup/" data-text="Hamileye Açık Mektup" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/hamileye-acik-mektup/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p>Hayatında düşük, planlı bebek, sürpriz bebek yaşamış;<br /> ebeveynlik üzerine okumuş, okumuş <a href="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/deniz.jpg"><img fetchpriority="high" decoding="async" class="alignright size-medium wp-image-4589" title="deniz" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/deniz-225x300.jpg" alt="" width="225" height="300" /></a>ve biraz daha okumuş;<br /> eğitimlere katılmış, denemiş, bazen harika işler başarmış bazen<br /> eline yüzüne bulaştırmış bir anne.</p> <p>Dokuz Eylül Endüstri Mühendisliğinden mezun olmuş, Amerika&#8217;da MBA mastırı yapmış, Citibank&#8217;ta minik lacivert takım elbisesi ile proje yöneticiliği yapmış sonra da hepsini satıp İzmir&#8217;e kaçmış bir kadın.</p> <p>Bahçe tutkunu, tembel, rahat, kitaplara düşkün, araştırmacı geliştirmeci, doğala düşkün bir meraklı taze.</p> <p>Montessori, yoga, çocuk gelişimi, deneysel psikoloji alanında daimi öğrenci.</p> <p>&nbsp;</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This